p-ISSN: 1306-696x | e-ISSN: 1307-7945
Cilt : 29 Sayı : 5 Yıl : 2025

Hızlı Arama

Scopus CiteScore SCImago Journal & Country Rank
Ulusal Travma ve Acil Cerrahi Dergisi - Ulus Travma Acil Cerrahi Derg: 29 (5)
Cilt: 29  Sayı: 5 - Mayıs 2023
DIĞER
1. 
Ön Sayfalar
Frontmatters

Sayfalar I - VII

DENEYSEL ÇALIŞMA
2. 
Hyaluronik asit ve kondroitin sülfat kombinasyonunun radyasyon proktiti oluşturulmuş sıçanlardaki etkinliği
Effects of hyaluronic acid and chondroitin sulfate on acute radiation proctitis in rats
Mehmet Yoldas, Tayfun Yoldas, İlhami Solak, Cemil Calıskan, Samed Cin, Basak Doganavsargil, Murat Sezak, Senem Alanyali, Tuba Kuvvet Yoldas
PMID: 37145048  PMCID: PMC10277333  doi: 10.14744/tjtes.2023.61582  Sayfalar 547 - 552
AMAÇ: Bu çalışma, akut radyasyon proktiti (ARP) sıçan modelinde hyaluronik asit ve kondroitin sülfat kombinasyonunun (HA/CS) profilaktik ve terapötik etkilerini araştırmak için tasarlandı.
GEREÇ VE YÖNTEM: Sıçanlar beş gruba ayrıldı: SHAM; radyasyon (IR) + salin (5. ve 10. gün boyunca 1 mL); IR + HA/CS (5. ve 10. gün boyunca 1 mL). Her sıçana 17.5 Gy’lik tek bir fraksiyon RT verildi. HA/CS, ışınlamadan sonra her gün rektal yoldan uygulandı. Her sıçan, proktit belirtileri açısından günlük olarak gözlendi. Mukozal değişiklikler makroskopik ve patolojik olarak değerlendirildi.
BULGULAR: Klinik bulgulara göre IR + salin grubundaki beş sıçan 10. günde 3-4 derece semptomlar izlendi. IR+ salin ve IR + HA/CS grupları arasında 5. gündeki makroskopik bulgu skorlarında anlamlı bir fark gözlenmedi. Patolojik incelemede, salinle tedavi edilen sıçanlarda ışınlamadan 10 gün sonra radyasyona bağlı mukozal hasar en belirgin bulguydu. IR + HA/CS 10. gün grubunda 1-2 derece patolojik bulgulara karşılık gelen hafif inflamasyon ve hafif kript değişiklikleri gösterdi.
TARTIŞMA: Radyasyon sistitinde kullanılan HA/CS, radyasyon proktitinde de faydalı olabileceği düşünmekteyiz.

KLINIK ÇALIŞMA
3. 
Stabil künt torakoabdominal travmalı hastalarda tekrarlanan E-FAST’ın rolü
The role of repeated extended FAST in patients with stable blunt thoracoabdominal trauma
Mümin Murat Yazıcı, Özcan Yavaşi, Ali Çelik, Gürkan Altuntaş, Mehmet Altuntaş, Özlem Bilir, Gökhan Ersunan
PMID: 37145041  PMCID: PMC10277323  doi: 10.14744/tjtes.2022.93529  Sayfalar 553 - 559
AMAÇ: Torakal ve abdominal bilgisayarlı tomografi taramaları acil serviste travma hastaları için yaygın olarak kullanılmaktadır. Bununla birlikte, yüksek maliyet, aşırı radyasyon maruziyeti gibi sınırlamalar nedeniyle alternatif tanı ve takip araçlarına da ihtiyaç vardır. Bu çalışma, stabil künt torakoabdominal travması olan hastalarda acil hekimi tarafından yapılan travma için tekrarlanan genişletilmiş odaklanmış abdominal sonografinin (rE-FAST) yararlarını araştırmayı amaçlamıştır.
GEREÇ VE YÖNTEM: Bu prospektif, tek merkezli tanısal doğruluk çalışmasıydı. Künt torakoabdominal travma sonrası acil servise başvuran hastalar çalışmamıza dahil edildi. Çalışmaya alınan hastalara gelişinde (0’ıncı saatte) ve takipleri sırasında 3’üncü ve 6’ncı saatte E-FAST yapıldı. E-FAST ve rE-FAST tanısal doğruluk ölçümleri hesaplandı.
BULGULAR: Torakoabdominal patolojilerin belirlenmesinde E-FAST’in duyarlılığı ve özgüllüğü sırasıyla %75 ve %98,7 olarak bulunmuştur. Spesifik patolojiler için duyarlılık ve özgüllük pnömotoraks için sırasıyla %66.7 ve %100, hemotoraks için %66.7 ve %98.8, hemoperitoneum için %66.7 ve %100’idi. Stabil hastalarda torakal ve/veya abdominal kanamanın belirlenmesinde rE-FAST’ın duyarlılığı ve özgüllüğü sırasıyla %100 ve %98.7 olarak bulunmuştur.
TARTIŞMA: E-FAST, yüksek özgüllüğü ile künt travmalı hastalarda torakoabdominal patolojilere başarıyla tanı koyabilir. Bununla birlikte, stabil has-talarda ancak rE-FAST travmatik patolojileri dışlamak için yeterli duyarlılığa sahiptir.

4. 
COVID-19 dışı yoğun bakım ünitelerinde pandemi ve pandemi öncesi dönem arasındaki demografik ve klinik özelliklerin karşılaştırılması: Retrospektif bir çalışma
Comparison of demographic and clinical characteristics between pandemic and pre-pandemic period in non-COVID intensive care units: a retrospective study
Yusuf Özgüner, Savas Altinsoy, Yasemin Ermiş, Funda Atar, Mehmet Murat Sayin, Julide Ergil
PMID: 37145054  PMCID: PMC10277330  doi: 10.14744/tjtes.2023.14957  Sayfalar 560 - 565
AMAÇ: Koronavirüs pandemisinin önemli bir sorunu, yoğun bakım ünitesi (YBÜ) desteğine ihtiyaç duyan hastaların son derece sınırlı bir süre içinde artmasıdır. Sonuç olarak, çoğu ülke yoğun bakım ünitelerinde (YBÜ) COVID-19 bakımına öncelik vermiş ve acil servis ve yoğun bakım ünitelerinde hastane kapasitesini artırmak için yeni düzenlemeler yapmıştır. Bu çalışmada, COVID-19 pandemisi döneminde (pandemi öncesi dönem) COVID-19 dışı yoğun bakımlarda yatan hasta sayısı, klinik ve demografik özelliklerindeki değişikliklerin bir önceki yıla göre değerlendirilmesi ve pandeminin etkilerinin ortaya konulması amaçlanmıştır.
GEREÇ VE YÖNTEM: 11 Mart 2019-11 Mart 2021 tarihleri arasında hastanemizin COVID-19 dışı yoğun bakım ünitelerinde yatan hastalar çalışmaya dahil edildi. Hastalar COVID döneminin başlama tarihine göre iki gruba ayrıldı. Hasta verileri geriye dönük olarak hastane bilgi sistemi ve YBÜ değerlendirme formlarından taranarak kaydedildi. Demografik bilgiler (yaş ve cinsiyet), komorbiditeler, COVID 19 PCR sonucu, yoğun bakım yatış yeri, yoğun bakıma yatan hastaların tanıları, yoğun bakımda kalış süreleri, Glasgow koma skalası ve ölüm oranları ile APACHE II skoru toplandı. BULGULAR: Pandemi öncesi dönemde (Grup 1) 1011 hasta (413 kadın, 598 erkek) ve pandemi döneminde (Grup 2) 1281 hasta (572 kadın, 709 erkek) olmak üzere toplam 2292 hasta analiz edildi. YBÜ’ye başvuran hastaların tanıları gruplar arasında karşılaştırıldığında, postoperatif, spontan dolaşımın geri dönüşü (ROSC), zehirlenme, multitravma ve diğer nedenler arasında istatistiksel olarak anlamlı fark vardı. Pandemi döneminde hastaların yoğun bakımda kalış süresi istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha uzundu.
TARTIŞMA: COVID-19 dışı yoğun bakımlarda yatan hastaların klinik ve demografik özelliklerinde değişiklikler gözlendi. Pandemi döneminde hastaların yoğun bakımda kalış sürelerinin arttığını gözlemledik. Bu durum nedeniyle pandemi döneminde yoğun bakım ve diğer yataklı servislerin daha etkin yönetilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

5. 
Çocuk acilde komplike apandisiti öngörmede sistemik immün inflamasyon indeks etkinliğinin değerlendirilmesi
Evaluation of systemic immune-inflammation index efficacy in predicting complicated appendicitis in pediatric emergency department
Aysun Tekeli, Mehmet Bahadır Çalışkan, Gökhan Berktuğ Bahadır, Övgücan Karadağ Erdemir
PMID: 37145053  PMCID: PMC10277329  doi: 10.14744/tjtes.2022.42472  Sayfalar 566 - 573
AMAÇ: Akut apandisit, çocuk acil servisine başvuran çocuklarda akut karın ağrısının en önemli nedenlerinden biridir. Bu çalışma, pediatrik hastalarda komplike apandisiti öngörmede sistemik immün-inflamasyon indeksinin yararlılığını belirlemeyi amaçlamaktadır.
GEREÇ VE YÖNTEM: Akut apandisit tanısı ile ameliyat edilen hastalar geriye dönük olarak incelendi. Akut apandisit ve kontrol grubu oluşturuldu. Akut apandisit, nonkomplike ve komplike apandisit grubu olarak ikiye ayrıldı. C-reaktif protein, beyaz küre sayısı, mutlak nötrofil sayısı, mutlak lenfosit sayısı, nötrofil/lenfosit oranı, trombosit/lenfosit oranı ve sistemik immün-inflamasyon indeks değerleri kaydedildi. Sistemik immün enflamasyon indeks trombosit sayısı x nötrofil/lenfosit formülü ile hesaplandı. Biyobelirteçlerin komplike apandisiti öngörmedeki etkinliği karşılaştırıldı.
BULGULAR: Çalışmamıza 1072 akut apandisit ve 541 kontrol hasta dahil edildi. Nonkomplike apandisit grubunda %74.3 hasta, komplike apandisit grubunda %25.7 hasta vardı. Akut apandisit ve kontrol grubu, komplike ve nonkomplike apandisit grubu laboratuvar parametreleri açısından kar-şılaşırıldığında C-reaktif protein, beyaz küre, mutlak nötrofil sayısı, nötrofil/lenfosit oranı, trombosit/lenfosit oranı ve sistemik immün-inflamasyon indeks düzeyi akut apandisit ve komplike apandisit grubunda daha yüksek tespit edildi. Nonkomplike apandisit hastalarında sistemik immün-inflamasyon indeks değeri 2164.91±1831.24 iken komplike apandisit hastalarında 3132.59±2658.73 idi (p<0.001). Eğri altındaki alana göre kestirim değerleri belirlendiğinde, komplike apandisit öngörüsünde en iyi biyobelirteçler C-reaktif protein ve sistemik immün-inflamasyon indeksi bulundu. TARTIŞMA: Nonkomplike ve komplike akut apandisit ayırımında, klinik değerlendirme ile birlikte enflamasyon belirteçleri faydalı olabilir. Fakat bu parametreler tek başına komplike apandisiti öngörmede yeterli değildir. Çocuklarda komplike apandisiti tahmin etmek için C-reaktif protein ve sistemik immün-enflamasyon indeksi en iyi biyobelirteç tespit edilmiştir.

6. 
Çocuklarda benign özofagus darlıklarının tedavisinde bujinaj veya balonla özofagus dilatasyonu: Etiyoloji ve yöntemlere göre sonuçlar
Esophageal dilation through bouginage or balloon catheters in children, as the treatment of benign esophageal strictures: results, considering the etiology, and the methods
Ender Fakıoglu, Lütfi Hakan Güney, İbrahim Ötgün
PMID: 37145049  PMCID: PMC10277326  doi: 10.14744/tjtes.2022.03881  Sayfalar 574 - 581
AMAÇ: Korozif madde yutma, özofagus cerrahisi, reflü özofajiti çocuklarda benign özofagus darlığının başlıca sebepleridir. Özofagus dilatasyonu ilk tedavi seçeneğidir. Bujiler ve balonlu kateterler en sık kullanılan dilatasyon araçlarıdır. Özofagus dilatasyonunun etkin ve güvenli olduğu belirtilmesine rağmen, özofagus dilatasyonu yöntemlerine ve sonuçlarına dair literatür bilgisi daha çok erişkin yaş grubuna ilişkindir. Bu çalışmada, buji ve balon dilatasyon yöntemlerinin karşılaştırılması; benign özofagus darlığı sebeplerinin, dilatasyon sonuçlarıyla ilişkisinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
GEREÇ VE YÖNTEM: Bir üniversitenin iki adet 3. derece sağlık merkezinde, 2001-2009 arasında, Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı’nca özofagus dilatasyonu uygulanmış benign özofagus darlığı olguları, retrospektif olarak; özofagus darlığı sebepleri, tedavileri ve sonuçları, balon ve buji dilatas-yonlarının karşılaştırması temelinde değerlendirilmiştir.
BULGULAR: Elli dört benign özofagus darlığı olgusuna 447 dilatasyon seansı uygulanmıştır. Darlıklar, olguların %72.2’sinde korozif madde yutma ve anastomoz nedenlidir. Dilatasyonların %52.6’sı Savary-Gilliard bujilerle, geri kalanı balonla gerçekleştirilmiştir. Bujiyle yapılmış dilatasyon seanslarının %53.2’sinde kılavuz tele ihtiyaç olmamıştır. Balonla dilatasyonlarda, işlemin olağan bir parçası olarak fluoroskopiden yararlanılmış, bujiyle dilatasyonlarda sadece ihtiyaç halinde, kılavuz telin yerini kontrol etme amaçlı fluoroskopi kullanılmıştır. Balon ve buji dilatasyonlarında komplikasyon oranları sırasıyla %2.4 ve %2.1’dir. Bujiyle ve balonla yapılmış seanslar, sırasıyla ortalama 26.2±11.8 dakika ve 42.6±13.7 dakika sürmüştür. Seansların başarı oranları balonla %93.7; bujiyle %98.2’dir. Balonlar tek kullanım için üretilmiştir.
TARTIŞMA: Dilatasyon aracı olarak Savary-Gilliard bujiler, balonlara göre daha az fluoroskopi ihtiyacı, daha kısa işlem süresi, daha düşük maliyetle daha avantajlıdır. Her iki yöntem, komplikasyon oranları açısından birbirine denktir.

7. 
Akut kolesistitli hastalarda perkütan safra kesesi aspirasyonunun perkütan kolesistostomi ile karşılaştırılması. Sadece safra kesesi aspirasyonu yeterli olabilir mi?
Comparison of percutaneous gallbladder aspiration with percutaneous cholecystostomy in acute cholecystostomy patients. Can gall bladder aspiration alone be sufficient?
Ümmihan Topal, Süleyman Sönmez, Sevinc Dağistanlı
PMID: 37145044  PMCID: PMC10277334  doi: 10.14744/tjtes.2022.36443  Sayfalar 582 - 589
AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, akut kolesistitin (AK) yönetiminde, perkütan safra kesesi aspirasyonu (PA) ile perkütan kolesistostostomi’nin (PK) tedavideki etkinliklerini, komplikasyon oranlarını karşılaştırak 3. basamak tek bir merkezin tecrübelerini sunmaktır.
GEREÇ VE YÖNTEM: 2015 ve 2020 tarihleri arasında hastanemize başvuran AC’li hastalardan konservatif tedaviye cevap vermeyen, LC uygulana-mayan PA ve PC prosedürleri uygulanan 159 hastanın sonuçları geriye dönük incelendi. PC ve PA prosedüründen önceki ve işlemden sonra 3. günde klinik ve laboratuvar verileri, teknik başarı, komplikasyon, tedaviye yanıt, hastanede kalış süreleri, reverse transcriptase–polymerase chain reaction (RT-PCR) testinin sonucu kaydedildi.
BULGULAR: Toplam 159 hastanın 22’sine (8 erkek,14 kadın) PA ve 137’sine (57 erkek, 80 kadın) PC prosedürü uygulandı. PA ve PC grupları arasında 72 saatte klinik iyileşme (p=0.532) ve hastanede kalış süreleri (p=0.138) açısından anlamlı farklılık saptamadı. Her iki prosedürünin teknik başarısı %100 idi. PA uygulanan 22 hastanın 20’sinde belirgin düzelme olurken sadece birine 2 kez yapıldı ve tamamen iyileşme görüldü (%4.5). Komplikasyon oranları her iki grupta düşük bulundu ve istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=1.00).
TARTIŞMA: İçinde bulunduğumuz pandemi döneminde sağlık çalışanları için güvenli, hastalar için düşük riskli minimal invaziv prosedurler olan PA ve PC cerrahiye uygun olmayan AK’li kritik hastalarda yatak başında uygulanabilen etkin, güvenilir başarılı bir tedavi yöntemidir. Komplikasyon geliştirmemiş AK li hastalarda PA uygulanmalı tedaviye cevap alınamaz ise PC bir kurtarma prosedürü olarak saklanmalıdır. Komplikasyon geliştirmiş cerrahiye uygun olmayan AK li hasta ise PC prosedürü uygulanmalıdır.

8. 
Perfore akut apandisitte sferisite indeksi ve diğer multidedektör bilgisayarlı tomografi bulgularının prediktif değeri
Predictive value of sphericity index and other multidetector computed tomography findings in perforated acute appendicitis
Özlem Akıncı
PMID: 37145042  PMCID: PMC10277335  doi: 10.14744/tjtes.2023.45383  Sayfalar 590 - 595
AMAÇ: Perfore akut apandisitin erken radyolojik tahmini ve teşhisi hala tartışmalıdır. Bu çalışmada, multidedektör bilgisayarlı tomografi (MDBT) bulgularının perfore akut apandisitte prediktif değerinin incelenmesi amaçlandı.
GEREÇ VE YÖNTEM: Ocak 2019 – Aralık 2021 arasında apendektomi ameliyatı yapılan hastalar (n=542) retrospektif olarak değerlendirildi. Hastalar non-perfore ve perfore olmak üzere iki gruba ayrıldı. Preoperatif abdominal MDBT bulguları, apendiks sferisite indeksi (ASİ) ve laboratuvar bulguları değerlendirildi.
BULGULAR: Non-perfore grupta 427, perfore grupta 115 olgu vardı ve tüm olguların yaş ortalaması 33.88±12.84 idi. Başvuruya kadar geçen ortalama süre 2.06±1.43 gündü. Perfore olan grupta apendikolit, serbest sıvı, duvar defekti, apse, serbest hava ve retroperitoneal alan (RPA) tutulumu oranı non-perfore gruba göre anlamlı ölçüde daha yüksek bulundu (p<0.001). Perfore grubun ortalama uzun aks, kısa aks, ASİ değerleri non-perfore gruba göre daha yüksek bulundu (sırasıyla; p<0.001; p=0.004; p<0.001). Perfore grupta CRP anlamlı ölçüde yüksek iken (p=0.008) ortalama WBC her iki grupta benzerdi (p=0.613). MDBT bulgularından serbest sıvı, duvar defekti, apse, CRP yüksekliği, uzun aks ve ASİ’nin perfo-rasyon için prediktif değerler olduğu gözlendi. ROC analizi ile ASİ’nin kestirim değeri 1.30, sensitivitesi %80.87, spesifitesi %93.21 idi.
TARTIŞMA: Multidedektör BT bulgularından apendikolit, serbest sıvı, duvar defekti, apse, serbest hava ve RPA tutulumu perfore apandisitte anlamlı bulgulardır. Apendiks sferisite indeksi yüksek sensitivite ve spesifisite ile akut apandisit perforasyonunda önemli bir prediktif parametredir.

9. 
Gençler arasında kullanımı giderek artan sessiz bir tehlike kaynağı olarak elektrikli scooter: Tek merkezli detaylı bir kaza analizi
Electric scooters as a silent source of danger in increasing use among young people: a single-center in-depth accident analysis
Necdet Demir, Mehmet Dokur, Özgür Agdoğan, Suna Koc, Mehmet Karadağ, İbrahim Fikri Dokur
PMID: 37145052  PMCID: PMC10277324  doi: 10.14744/tjtes.2023.15507  Sayfalar 596 - 604
AMAÇ: Son yıllarda kullanıcı paylaşımlı, ayakta durularak sürülen e-scooter ilişkili kazalardaki artışın nedenleri özellikle yoğun trafiğin olduğu met-ropollerde gençler arasında e-scooter kullanımının yaygınlaşması ile birlikte trafik kurallarına uyulmaması ve yasal düzenlemelerin yetersizliği olabilir. Biz bu çalışmada, hastanemizin acil servisisine getirilen binici paylaşımlı e-scooter ilişkili yaralanmaların tipik özeliklerini güncel literatür ışığında detaylı olarak analiz ettik.
GEREÇ VE YÖNTEM: 2020-2020 yılları arasında e-scooter kazası nedeniyle hastanemizin acil servisine getirilen 60 hastanın kaza ve klinik özellikleri cerrahi gereksinimleriyle birlikte geriye dönük olarak istatistiksel yöntemler kullanılarak incelendi.
BULGULAR: Kurbanların çoğunluğu üniversite öğrencisi iidi ve erkek cinsiyet hafifçe fazla ve yaş ortalaması 25.3±13.0 olarak bulundu. E-scooter ile ilgili kaza mağdurlarının çoğunluğu minör travma grubundaydı (ISS<9), ağırlıklı olarak ekstremite ve yumuşak doku yaralanması ve radyolojik muayene ihtiyacı (44 hasta, %73.3), sadece 8 kurban (%13.3) cerrahi operasyon gerektirdi ve ayrıca tüm e-scooter kurbanları tamamen iyileşmiş olarak taburcu edildi.
TARTIŞMA: Daha yaygın görülen travma ciddiyet skoru daha düşük veya minör olan çarpışmasız e-scooter ilişkili kazalarda, tek organ yaralanmaları, çoklu sistem yaralanmalarından ve radial ve nazal kemik ağırlıklı tekli kırıklar ise çoklu kırıklardan daha sık görülür. Ayrıca e-scooter ilişkili kazalarının önlemesi için yasal düzenlemelerle birlikte etkili önlemler alınmalıdır.

10. 
Ateşli silah yaralanması nedeniyle bir eğitim ve araştırma hastanesine sevk edilen yaralıların hemostatik kan parametreleri ile sepsis tabloları arasındaki korelasyon
The correlation between hemostatic blood parameters and sepsis in patients with gunshot wounds referred to a training and research hospital
Derya Can, Mehmet Eryılmaz
PMID: 37145055  PMCID: PMC10277328  doi: 10.14744/tjtes.2023.37734  Sayfalar 605 - 612
AMAÇ: Travma nedenleri arasında harp yaralanmaları normal yaşamdaki olgulara göre farklıdır. Harp yaralanmasına bağlı multitravma hastaları sepsis veya septik şok gibi enfektif komplikasyonlar geliştirmeye yatkındır. Septik komplikasyonlar, multitravma hastalarında geç ölümlerin önde gelen nedenlerinden biridir. Sepsisin hızlı, uygun ve etkili yönetiminin multiorgan disfonksiyonunu önleyebileceği, mortaliteyi ve klinik sonuçları iyileştirebi-leceği gösterilmiştir. Ancak, sepsisi öngörebilecek ideal bir biyomarker bulunmamaktadır. Bu çalışmada, ateşli silah yaralanması (ASY) olan hastaların hemostatik kan parametreleri ile sepsis tablosu arasında korelasyon olup olmadığının belirlenmesi amaçlandı.
GEREÇ VE YÖNTEM: Tanımlayıcı nitelikteki bu çalışma, bir eğitim ve araştırma hastanesinin erişkin acil servisine 01.10.2016 ve 31.12.2017 tarihleri arasında ASY tanısı ile sevk edilen ve takiplerinde sepsis gelişen (n=56) ve gelişmeyen (n=56) olguların retrospektif olarak incelenmesi şeklinde yapıldı. Her olgunun yaş, cinsiyet gibi demografik verileri ile hastane bilgi sisteminden acil serviste alınan kan parametreleri alınarak kayıt edildi. Sepsis gelişen ve gelişmeyen iki grup arasında hemostatik kan parametreleri açısından istatistiksel olarak fark olup olmadığı SPSS 20.0 ile değerlendirildi.
BULGULAR: Hastaların yaş ortalaması 26.9±6.67 idi. Hastaların tamamı erkekti. Sepsis gelişen hastaların %57’sinin (n=32) el yapımı patlayıcı (EYP) ile %30’unun (n=17) ateşli silahla yaralandığı ve anatomik olarak yaralanma bölgelerine bakıldığında %64’ünde (n=36) çoklu yaralanma olduğu tespit edildi. Sepsis gelişmeyen hastaların ise %48’inde (n=27) EYP, %43’ünde (n=24) ASY olduğu ve anatomik bölge olarak %48’inde (n=27) çoklu yara-lanma, %32’sinde (n=18) ekstremite yaralanması olduğu bulunmuştur. Hemostatik kan parametrelerinden PLT, PTZ, INR ve Ca değerlerinde sepsis gelişen ve gelişmeyen olgular arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmış ve ROC eğrisi ile incelendiğinde ise PTZ ve INR, test edilen değerler arasında en iyi tanı performansını göstermiştir.
TARTIŞMA: ASY olan hastalarda PTZ, INR değerlerinde artış ile Ca ve PLT değerlerinde azalma olması klinisyenleri sepsis açısından uyarabilir ve antibiyotik tedavisini başlatmaya veya değiştirmeye yönlendirebilir.

11. 
Laparoskopik apendektomide ekstrakorporeal hazırlanan el yardımlı loop kullanılması
The use of the extracorporeally prepared hand-made endo-loop technique in laparoscopic appendectomy
Tuba Atak
PMID: 37145050  PMCID: PMC10277332  doi: 10.14744/tjtes.2023.86650  Sayfalar 613 - 617
AMAÇ: Akut apandisit, cerrahi akut karın olgularında ilk sırada yer almaktadır. Tedavisi açık veya laparoskopik appendektomidir. Apendiks güdüğünü kapatmak için farklı yöntemler mevcuttur. Özellikle imkanların daha kısıtlı olduğu devlet hastanelerinde güdüğü kapatmak için el yardımlı loop uygulaması ile laparoskopik apendektomi daha yapılabilir hale gelmiştir. Bu yazıda, apendiks güdüğünün el yapımı loop ile kapatıldığı laparoskopik appendektomi uygulanan olguların sonuçlarının değerlendirilmesi amaçlandı.
GEREÇ VE YÖNTEM: Hastanemiz genel cerrahi kliniği’nde Haziran 2014-Aralık 2018 tarihleri arasında apendiks güdüğünün el yapımı loop ile kapatıldığı laparoskopik appendektomi uygulanan 50 olgu değerlendirildi. Hastaların yaşı, cinsiyeti, yatış süresi, komplikasyonlar ve histopatolojik inceleme sonuçları retrospektif olarak toplandı. Laparoskopik appendektomi üç port ile yapıldı. Apendiks güdüğü iki adet el yardımı ile yapılan loop kullanılarak kapatıldı. Loop literatürde güvenilirliği kanıtlanmış olan Roeder’s loop’ un modifiye edilmesi ile yapıldı. Tüm olgularda ilk port batına açık yöntemle girildi. İstatistiksel değerlendirme için SPSS 26,0 istatistik programı kullanıldı.
BULGULAR: Hastaların 31’i (%62) erkek, 19’u (%38) kadın idi. Ortalama yaş 32.2±11.9 olup yaş aralığı 19-74 idi. Hastaların ortalama yatış süresi 1.12±0.47 gündü. Olgulardan biri 21 haftalık gebe idi. Ameliyat sonrası dönemde bir hastada cerrahi alan enfeksiyonu meydana geldi. Antibiyoterapi ile düzelme sağlandı. Hiçbir olguda appendiks güdüğünden kaçak veya çekal fistül saptanmadı.
TARTIŞMA: Laparoskopik appendektominin maliyetinde en önemli parametrelerden biri güdüğün kapatılma tekniğidir. Özellikle kısıtlı imkanlara sahip devlet hastanelerinde maliyet daha fazla önem kazanmaktadır. El yapımı loop ile apendiks güdüğünün kapatılması kolay, güvenli ve ucuz bir yöntemdir.

12. 
Karıniçi tampon enfeksiyon riskini artırmaz veya daha uzun sürecek tahmini antibiyotik tedavisini zorunlu kılmaz
Intra-abdominal packing does not increase infection risk or mandate longer presumptive antibiotic therapy
Parker Hu, Rindi Uhlich, Virginia Pierce, Thomas Cox, Jeffrey Kerby, Patrick Bosarge
PMID: 37145040  PMCID: PMC10277336  doi: 10.14744/tjtes.2022.64438  Sayfalar 618 - 626
AMAÇ: Hasar kontrol laparotomisi, mortaliteyi iyileştirerek resüsitasyona ve koagülopatinin tersine çevrilmesine olanak sunar. Kanamayı sınırlamak için genellikle karıniçi tampon kullanılır. Geçici batın kapama, müteakip batın içi enfeksiyon oranlarının artmasıyla ilişkilidir. Uzamış antibiyotik süresi-nin bu enfeksiyon oranları üzerindeki etkisi bilinmemektedir. Bu çalışmada, antibiyotiklerin hasar kontrol cerrahisindeki rolünü belirlemeye çalıştık.
GEREÇ VE YÖNTEM: 2011-2016 yılları arasında ACS onaylı bir birinci düzey travma merkezine kabul edildikten sonra hasar kontrol laparotomisi gerektiren tüm travma hastalarının retrospektif analizi yapıldı. Komplikasyon oranlarının yanı sıra, primer fasiyal kapanma aşamasına ulaşma durumu ve süresi dahil olmak üzere demografik ve klinik veriler kaydedildi. Birincil sonuç ölçütü, hasar kontrol laparotomisini takiben karıniçi apse oluşu-muydu.
BULGULAR: Çalışma süresi boyunca 239 hastaya hasar kontrol cerrahisi uygulandı. Çoğunluğuna tampon yerleştirildi (141/239, %59.0). Gruplar arasında demografik bilgiler veya yaralanma şiddeti açısından fark yoktu ve enfeksiyon oranları benzerdi (%30.5’e karşı %38.8, p=0.18). Enfeksiyonu olan hastalarda komplikasyon olmayanlara göre mide hasarı gelişme olasılığı daha yüksekti (%23.3’e karşı %6.1, p=0.003). Çok değişkenli regresyon analizinde süreden bağımsız olarak gram negatif ve anaerobik (OR 0.96, %95 CI 0.87-1.05) veya antifungal tedavi (OR 0.98, %95 CI 0.74-1.31) ve enfeksiyon oranları arasında anlamlı bir ilişki yoktu.
TARTIŞMA: Çalışmamız, antibiyotik süresinin hasar kontrol cerrahisi sonrası karıniçi komplikasyonlar üzerine etkisinin ilk derlemesidir. Mide hasarı, karıniçi enfeksiyon gelişen hastalarda daha yaygın olarak tanımlanmıştır. Hasat kontrol cerrahisi sonrası tampon yerleştirilen hastalarda antimikrobiyal tedavinin süresi enfeksiyon oranını etkilememektedir.

13. 
Üç parçalı proksimal humerus kırıklarında altgruplar ve tespit farklılıkları
Subgroups and differences of fixation in 3-part proximal humerus fractures
Taner Bekmezci, Serdar Kamil Çepni
PMID: 37145051  PMCID: PMC10277327  doi: 10.14744/tjtes.2022.95482  Sayfalar 627 - 632
AMAÇ: Bu çalışmada, plak vida ile tespitin en sık kullanıldığı grup olan üç parçalı proksimal humerus kırıklarının morfolojik farklılıklarının belirlenmesi ve farklı vakalarda uygulanan yöntemlerin fonksiyonel ve radyolojik sonuçlarının değerlendirilmesi amaçlandı.
GEREÇ VE YÖNTEM: Üç parçalı proksimal humerus kırığı olan 29 hasta (6 erkek-23 kadın) değerlendirildi. Ortalama yaş 64 idi. Hastalar kırık tiplerine göre 3 gruba ayrıldı. Grup 1, valgus impaksiyon kırığı olan sekiz hastayı içeriyordu. Grup 2, redüksiyon sonrası kolayca stabilite sağlanan 11 hastayı içeriyordu. Grup 3, prokurvatum varus açılanması, fragmanlar arasında önemli yer değiştirmesi olan ve fiksasyon olmadan medial kortikal devamlılığın sağlanamadığı on hastadan oluşuyordu. Tüm hastalar minimal invaziv deltoid split yaklaşım yöntemi ve kilitli anatomik plak vida oste-osentezi ile ameliyat edildi. Grup 1 hastalarda başın valg olduğu alan kortiko-kansellöz allogreft ile dolduruldu. Grup 2 hastalarına greftleme veya metafizer bası uygulanmadı. Grup 3 hastalarda kemik defekti bölgesine metafizyal kompresyon tekniği uygulandı. Ameliyat sonrası ve son takipte sefalodiyafiz açıları ölçüldü. Fonksiyonel değerlendirme için Constant Murley skoru kullanıldı.
BULGULAR: Hastalar ortalama 27.6 ay takip edildi ve ortalama 3.6 ayda tüm hastalarda kaynama görüldü. Üç hastada erken vida migrasyonu, bir hastada geç vida migrasyonu izlendi. 24 mükemmel ve 5 iyi sonuç gözlendi. Sefalodiyafiz açıları 139.42 dereceden 136.13 dereceye düştü. Son kont-rol sefalodiyafiz açılarının gruplara dağılımında grup 2 ve grup 3 değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark gözlendi.
TARTIŞMA: Bu çalışmada, greftleme stabil valgus impakte kırıkların fonksiyonel skorlarının ve medial desteği yetersiz olan stabil olmayan kırıkların metafizyal kompresyonunun stabil 3 parçalı kırıklar kadar iyi olduğunu bulduk. Neer tip 3 kırıklar alt grupları ile birlikte değerlendirilmeli, gruplara özel tespit ve stabilite artırıcı çözümler düşünülmelidir.

OLGU SERISI
14. 
İnkarsere obturator herni, son derece nadir bir intestinal obstrüksiyon nedeni: Olgu serisi
Incarcerated obturator hernia, an extremely rare cause of intestinal obstruction: case series
İsmail Aydın, Ilker Sengul, Selahattin Vural, Tuğrul Kesicioğlu, Demet Sengul
PMID: 37145045  PMCID: PMC10277325  doi: 10.14744/tjtes.2022.42361  Sayfalar 633 - 637
Abdominal içeriğin obturator foramenden protrüzyonu, nadir görülen bir karın duvarı fıtığı türüdür. Genellikle tek ve sağ taraflı görülmektedir. Predispozan faktörler yaşlılık, yüksek karın içi basıncı, pelvik taban disfonksiyonu ve multiparitedir. Obturator herni, en deneyimli cerrahlar için bile yanıltıcı olabilen zorlu bir tanı süreci ile tüm karın duvarı fıtıkları arasında en yüksek ölüm oranlarından birine sahiptir. Bu nedenle obturator herniden şüphelenmek ve kolayca teşhis etmek için özelliklerini anlamak önemlidir. BT taraması en yüksek hassasiyete sahip en iyi tanı aracı olmaya devam etmektedir. Obturator herni vakalarında konservatif yaklaşım önerilmez. Tanı konulduktan sonra, daha fazla iskemi, nekroz ve peritonit, septik şok ve ölüme yol açabilecek perforasyon riskini önlemek için acil cerrahi onarım endikedir. Açık onarım, obturator dahil karın fıtıklarının azaltılmasında yaygın olarak kullanılan ve etkili bir yöntem olmasına rağmen, laparoskopik onarımlar tarif edilmiş ve tercih edilir hale gelmiştir. Bu çalışmada, bilgisayarlı tomografide obturator herni tanısı ile ameliyat edilen 86, 95 ve 90 yaşlarındaki kadın hastaları sunuyoruz. Özellikle yaşlı bir kadında akut mekanik intestinal obstrüksiyon bulguları varlığında obturatuvar herni tanısı her zaman akılda tutulmalıdır.

OLGU SUNUMU
15. 
Nadir bir konjenital birlikteliğe acil yaklaşım – iktiyozis ve amniyotik bant sendromu
Emergency approach in a rare congenital coexistence-ichthyosis and amniotic band syndrome
İlker Uyar, Sibel Burçak Sahin Uyar
PMID: 37145046  PMCID: PMC10277331  doi: 10.14744/tjtes.2022.34663  Sayfalar 638 - 640
İktiyozis, Mendel kornifikasyon bozukluklarından kaynaklanır. Kalıtsal iktiyozlar, sendromik olmayan ve sendromik iktiyozlar olarak ikiye ayrılır. Amniyotik bant sendromu, en sık el ve bacak halkalarına neden olan doğumsal anomalileri içerir. Bantlar gelişmekte olan vücut kısımlarını sarabilir. Bu çalışmada, konjenital iktiyozis olgusuna eşlik eden amniyotik bant sendromuna acil yaklaşımın sunulması amaçlandı. Yenidoğan yoğun bakım ünitesi tarafından bir günlük erkek bebek vakası için konsültasyon istendi. Fizik muayenede her iki elde doğuştan bantlar mevcuttu, ayak parmakları rudimenterdi, tüm vücutta ciltte pullanma ve cilt sertliği mevcuttu. Sağ testis skrotumda değildi. Diğer sistem muayeneleri normaldi. Ancak bandın distalindeki parmaklardaki kan dolaşımı kritik hale gelmişti. Sedasyon yardımı ile parmaklardaki bantlar eksize edildi ve işlem sonrasında parmaklar-daki dolaşımın işlem öncesine göre daha rahat olduğu gözlemlendi. Konjenital iktiyozis ve amniyotik bant birlikteliği oldukça nadirdir. Bu hastalara acil yaklaşım, ekstremitenin kurtarılması ve ekstremitede büyüme geriliğinin önlenmesi açısından çok önemlidir. Prenatal tanılar açısından gelişmeler yaşandıkça erken tanı ve tedavi ile bu vakaların önüne geçilebilecektir.

16. 
Üreteropelvik bileşke darlığına sekonder Wunderlich sendromu
Wunderlich syndrome secondary to ureteropelvic junction obstruction
Necmi Bayraktar
PMID: 37145043  PMCID: PMC10277337  doi: 10.14744/tjtes.2022.54502  Sayfalar 641 - 643
Wunderlich sendromu, nadir görülen bir spontan böbrek kanaması olarak tanımlanır. Çoğunlukla travma olmaksızın zemininde eşlik eden has-talıklarla ortaya çıkar. Genellikle Lenk triadı ile prezente olur ve acil servislerde ultrasonografi, BT veya MRG taraması gibi gelişmiş görüntüleme yöntemlerinin etkin kullanımı ile teşhis edilir. Wunderlich sendromunun tedavisinde konservatif tedavi, girişimsel radyoloji veya cerrahi prosedürler kullanılarak, hastanın durumuna göre karar verilir ve uygun yöntemle tedavi edilir. Tanı da stabil olan hastalarda konservatif takip ve tedavi düşünül-melidir. Geç teşhis edilirse, progrese olması halinde hayat tehdit edici olabilir. İlginç bir Wunderlich Sendromu olgusu olarak, 19 yaşında üretero-pelvik bileşke (UPJ) obstrüksiyonuna bağlı hidronefroz hastasında, travma öyküsü olmayan spontan böbrek kanaması sunulmaktadır. Ani başlayan yan ağrısı, kusma ve makroskopik hematüri şikayetleri ile acil servise başvuran hastanın bilgisayarlı tomografisi çekildi. İlk üç gün konservatif olarak takip ve tedavi edilen hasta, 4. günde genel durumu bozulması üzerine hastaya selektif anjiyoembolizasyon ve ardından laparoskopik nefrektomi uygulandı. Wunderlich sendromu, benign hastalıklar zemininde genç hastalarda dahi ciddi, yaşamı tehdit eden bir acil durumdur. Erken teşhis önem arzeder. Tanıdaki gecikmeler ve enerjik olmayan yaklaşımlar yaşamı tehdit eden durumlara yol açabilir. Hemodinamik olarak stabil olmayan benign vakalarda da, anjiyoembolizasyon ve cerrahi gibi acil tedavi kararı tereddüt etmeden alınmalıdır.

17. 
Akut apandisiti taklit eden bir olgu; Zeytin yaprağına bağlı ince bağırsak perforasyonu
Report of a case mimicking the acute appendicitis; Small bowel perforation due to olive leaf
İsmail Tırnova, Özkan Balçın, Pınar Taşar
PMID: 37145047  PMCID: PMC10277338  doi: 10.14744/tjtes.2022.47280  Sayfalar 644 - 646
Karın ağrısı, acil servis başvurularının en sık sebeplerinden birisidir. Akut apandisit ise bu hastalarda karşılaşılan en sık cerrahi patolojilerden birisidir. Yabancı cisim yutulması, akut apandisitin en nadir görülen ayırıcı tanılarından birisidir. Bu olguda, zeytin yaprağı yutulmasına bağlı gelişen akut tabloyu sunuyoruz.