p-ISSN: 1306-696x | e-ISSN: 1307-7945
Cilt : 23 Sayı : 4 Yıl : 2025

Hızlı Arama




SCImago Journal & Country Rank
Ulusal Travma ve Acil Cerrahi Dergisi - Ulus Travma Acil Cerrahi Derg: 23 (4)
Cilt: 23  Sayı: 4 - Temmuz 2017
DENEYSEL ÇALIŞMA
1. 
Cordycepin’in sıçan modelinde karıniçi adezyonun ameliyat sonrası önleyici etkisi: Deneysel çalışma
Cordycepin prevents postoperative formation of intra-abdominal adhesion in a rat model: An experimental study
Serkan Arslan, Hikmet Zeytun, Erol Basuguy, Ibrahim Ibiloglu, Ibrahim Uygun, Ahmet Yilmaz, Ilhan Tan, Gülten Toprak
PMID: 28762461  doi: 10.5505/tjtes.2016.48979  Sayfalar 273 - 278
AMAÇ: Cordycepin’in sıçan modelinde adezyonu önleyip önlemediğini araştırmayı amaçladık.
GEREÇ VE YÖNTEM: Her biri 10’ar adet olmak üzere sıçanlar rastgele üç gruba ayrıldı. Kontrol grubu: Laparotomi ile adezyonun olmadığını doğruladık. Adezyon grubu: Çekum abdomenden çıkarıldı ve kuru spanç ile peteşial hemoraji odakları oluşana kadar scraping yapıldı. Cordycepin grubu: Aynı cerrahi prosedür adezyon grubunda tanımlandığı gibi yapıldı, ancak 10 mg/kg cordycepin intraperitoneal olarak uygulandı. On beş gün sonra sıçanlar anestezi altında kardiyak kan çekme yoluyla sakrifiye edildi. Daha sonra sıçanlar morfolojik ve histopatolojik olarak analiz edildi ve hydroxyproline (OH-p) ve malondialdehyde (MDA) düzeyleri ölçüldü.
BULGULAR: Makroskobik olarak adezyonun Cordycepin grubunda adezyon grubuna göre anlamlı derecede azaldığı görüldü (p<0.01). Bununla birlikte histopatolojik düzelmede Cordycepin grubunda adezyon grubuna göre anlamlı derecede düzelme görüldü (p<0.05). Kan ve doku OH-p ve MDA düzeyleri kontrol grubuna göre adezyon grubunda daha yüksekti. Bu değerler Cordycepin grubunda adezyon grubuna göre daha düşüktü. Malondialdehit seviyesi Cordycepin grubunda adezyon grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşüktü (kan p<0.05, doku p<0.01). Buna karşılık yalnızca doku OH-p düzeyi adezyon grubuna göre Cordycepin grubunda istatistiksel olarak anlamlı derecede düşüktü (p<0.05). Adezyon ve Cordycepin grubunda birer sıçan ameliyat sonrası kaybedildi.
TARTIŞMA: Cordycepin sıçan abrazyon modelinde adezyonu etkili olarak azalttığını tespit ettik. Bu yüzden bu ajan ameliyat sonrası adezyonu önlemek için değerli olabilir.

2. 
Deksmedetomidin ve uzak iskemik ön koşullamanın sıçanlarda renal iskemi reperfüzyon hasarı üzerine koruyucu etkileri
Protective effects of dexmedetomidine and remote ischemic preconditioning on renal ischemia reperfusion injury in rats
Cansu Balcı, Mert Akan, Nilay Boztaş, Sevda Özkardeşler, Bekir Uğur Ergür, Mustafa Ensari Güneli, Belgin Ünal
PMID: 28762447  doi: 10.5505/tjtes.2016.49103  Sayfalar 279 - 286
AMAÇ: Şok, böbrek transplantasyonu, kısmi nefrektomi, kardiyopulmoner baypas, sepsis gibi çeşitli klinik durumlarda ortaya çıkabilen iskemi reperfüzyon (İR) hasarı hastada ciddi organ yetersizliklerine neden olabilmektedir. İskemi reperfüzyon hasarını azaltmak amacıyla kullanılan yöntemlerden bazıları uzak iskemik ön koşullama (UİÖK) ve farmakolojik koşullamadır. Bu çalışmanın amacı; sıçan renal İR modelinde tek taraflı arka ekstremiteye uygulanacak UİÖK ile farmakolojik koşullama olarak deksmedetomidin kullanımının etkilerinin karşılaştırılmasıdır.
GEREÇ VE YÖNTEM: Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hayvan Deneyleri Yerel Etik Kurulu onayı alındıktan sonra ağırlıkları 250–300 g arasında değişen 28 adet erkek Wistar albino sıçan her birinde yedişer denek olacak şekilde dört gruba ayrıldı. Tüm gruplara genel anestezi altında laparotomi uygulandı ve sol renal pedikül diseke edildi. Grup I (Sham, n=7): Laparatomi sonrası sol renal pedikül diseke edilip başka bir girişim yapılmadan sıçanlar anestezi altında bekletildi. Grup II (İR, n=7): Laparotomi sonrasında sol böbreğe 45 dakika total iskemi sonrası dört saat reperfüzyon uygulandı. Grup III (İR+ Deksmedetomidin, n=7): Laparotomi sonrasında sol böbreğe İskemi uygulanırken reperfüzyonun beşinci dakikasında 100 µg/kg deksmedetomidin intraperitoneal verildi. Grup IV (UİÖK+İR, n=7): Anestezi altında sol arka bacağa üç döngü 10 dakika iskemi ve 10 dakika reperfüzyon uygulananarak beş dakika sonra sol böbrekte İR oluşturuldu. Tüm gruplarda ratların anestezi süresi eşit tutuldu, histomorfolojik değerlendirme için sol böbrek çıkarıldıktan sonra sıçanlar sakrifiye edildi.
BULGULAR: Böbrek histomorfolojik hasar toplam skoru Sham grubunda diğer gruplara göre anlamlı olarak düşük bulundu (p<0.01). İskemi reperfüzyon grubundaki histomorfolojik hasar toplam skorları İR+deksmedetomidin ve UİÖK+İR gruplarından anlamlı olarak yüksek saptandı (p<0.01). Deksmedetomidin ve UİÖK gruplarının hasar skorları karşılaştırıldığında anlamlı bir fark saptanmadı (p=0.89).
TARTIŞMA: Bu deneysel çalışmada, sıçan renal İR modelinde deksmedetomidin ve UİÖK’nin İR hasarını histomorfolojik olarak anlamlı düzeyde azalttığı saptanırken, İR+deksmedetomidin ve UİÖK+İR grupları arasında anlamlı bir fark bulunmadı.

3. 
Sıçanlarda oluşturulan kontrolsüz hemorajik şok modelinde ılık sıvı ile soğuk sıvı resüsitasyonlarının karşılaştırılması
Comparison of warm fluid and cold fluid resuscitation during uncontrolled hemorrhagic shock model in rats
Serkan Dilmen, Mehmet Eryılmaz, Salih Müjdat Balkan, Muhittin Serdar, Murat Durusu, Ali Osman Yıldırım, Sanem Aslıhan Dilmen
PMID: 28762448  doi: 10.5505/tjtes.2016.50487  Sayfalar 287 - 293
AMAÇ: Bu çalışma, sıçanlarda oluşturulan kontrolsüz hemorajik şok (HŞ) modelinde, soğuk sıvı resüsitasyonunun yaşam süresi, kanama miktarı, kanama hızı, hemodinami, hipotermi, koagülopati, asit-baz dengesi, hematokrit, laktat ve baz defisit üzerine etkilerini, ılık sıvı resüsitasyonunun etkileriyle karşılaştırmak için planlandı.
GEREÇ VE YÖNTEM: Çalışmada ketamin ve ksilazinle anestezi altına alınan 29 sıçanın dalağında, vasküler ve parankim yaralanması ile HŞ modeli oluşturuldu. Hemorajik şokun 30. dakikasında, sıçanlara randomize olarak, 14.5 ml/kg dozunda %0.9 NaCl solüsyonu, 24 ºC sıcaklıkta (Grup 1, n=9) ve 4 ºC sıcaklıkta (Grup 2, n=10) 20 dakika süreyle intravenöz infüze edildi. Grup 1 ve 2’nin tedavi etkinliği, sıvı tedavisi uygulanmayan grupla (Grup 3, n=10) karşılaştırıldı. İstatistiksel olarak veriler, ortalama±standart sapma olarak hesaplandı. İstatistiksel analiz için SPSS for Windows 15.0 programı, Bonferroni düzeltmeli Mann-Whitney U-testi ve Kaplan-Meier prosedürü kullanıldı. P≤0.05 olduğunda, istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.
BULGULAR: Soğuk sıvı resüsitasyonu kanama miktarını, kanama hızını, asidozu, hipotermiyi, laktatı, baz defisitini artırarak ve de kan basıncını, hematokriti düşürerek yaşam süresini kısaltmıştır.
TARTIŞMA: Travmada sıvı resüsitasyonu ile ilgili olarak; hangi sıvının, hangi sıcaklıkta, hangi miktarda ve ne kadar sürede verileceğini inceleyen birçok deneysel ve klinik çalışmaların planlanmasına büyük ihtiyaç olduğu değerlendirilmiştir.

KLINIK ÇALIŞMA
4. 
Internal juguler ven kollabsibilite indeksinin sepsisteki değeri
The value of internal jugular vein collapsibility index in sepsis
Murat Haliloglu, Beliz Bilgili, Alper Kararmaz, İsmail Cinel
PMID: 28762449  doi: 10.5505/tjtes.2016.04832  Sayfalar 294 - 300
AMAÇ: Septik hastalarda sıvı yanıtını tahmin etmek için volüm durumunun hızlı, doğru ve tekrarlanabilir olarak değerlendirilmesi çok önemlidir. Spontan soluyan septik hastalarda sıvı yanıtının tahmininde inferiyor vena kava kollapsibilite indeksine (IVC-CI) ek olarak internal jugular ven kollapsibilite indeksinin (IJV-CI) etkinliğini araştırmayı amaçladık.
GEREÇ VE YÖNTEM: Sonografik inceleme üç aşamada gerçekleştirildi. USCOM (Ultrasonic Cardiac Output Monitor) sistemiyle hemodinamik verilerle birlikte IVC-CI ve IJV-CI ölçümleri birinci aşamada yarı oturur pozisyonda, ikinci aşamada pasif bacak kaldırma sonrasında (PBK) ve üçüncü aşamada yeniden yarı oturur pozisyona getirildikten sonra ölçüldü. Sıvı yanıtı PBK sonrası kardiyak indeksdeki (CI) değişiklikle değerlendirildi. Hastalar retrospektif olarak iki gruba ayrıldı: PBK sonrası ΔCI ≥%15 olanlar sıvı yanıtlı (R), ΔCI <%15 sıvı yanıtsız olarak kabul edildi.
BULGULAR: Mekanik ventilatör desteği almayan 44 sepsis tanılı hastada (ortalama yaş 54.6±16.1 yıl) toplam 132 çift IVK ve IJV kollabsibilite indeksi ölçümü yapıldı. Bu hastalardan 23’ü (%52.2) yanıt alınan (R) olarak kabul edildi. Sıvı yanıtı alınan hastaların IJV-CI ve IVC-CI değerleri sıvı yanıtsız hastalara göre daha yüksekti (p<0.001). İnternal jugular ven kollapsibilite indeksi değeri %36 yüksek olması %78 duyarlılık ve %85 özgüllük ile sıvı yanıtlılığını tahmin edebilmektedir. Venöz çap ölçümleri için gereken zaman IJV-CI (30 sn), IVC-CI (77.5 sn) karşılaştırıldığında IJV ölçüm süresi anlamlı olarak kısa bulundu (p<0.001).
TARTIŞMA: Mekanik ventilasyon desteği almayan septik hastalarda sıvı yanıtının tahmininde IJV-CI kolay uygulanabilen, invaziv olmayan bir parametredir, IVC-CI yerine kullanılabilir.

5. 
Akut mezenter iskemide prognostik faktörler ve Mannheim peritonit indeksi ve trombosit/lenfosit oranı ile değerlendirilmesi
Prognostic factors in acute mesenteric ischemia and evaluation with Mannheim Peritonitis Index and platelet-to-lymphocyte ratio
Eyüp Murat Yılmaz, Erdem Barış Cartı
PMID: 28762450  doi: 10.5505/tjtes.2016.00701  Sayfalar 301 - 305
AMAÇ: Akut mezenter iskemi (AMİ), tanısı geç konan ve mortalitesi oldukça yüksek bir hastalıktır. Mannheim peritonit indeksi (MPİ) ve trombosit/lenfosit (T/L) oranının akut mezenter iskeminin prognozu üzerine etkisini araştırmak.
GEREÇ VE YÖNTEM: Akut mezenter iskemi tanısı konan 34 hastanın dosyaları, Eylül 2014–Nisan 2016 tarihleri arasında geriye dönük olarak tarandı. Hastalar hayatını kaybeden ve kaybetmeyen diye iki gruba ayrıldı. Hastaların MPİ ve T/L oranları, demografik verileri, yatış süreleri kaydedilip karşılaştırıldı.
BULGULAR: Hastaların 19’u erkek (%55.9), 15’i kadın (%44.1) olarak saptandı. Toplam 15 hasta hayatını kaybederken (%44.1),19 hasta (%55.9) sağlıklı taburcu edildi. Mannheim periton indekslerine bakıldığında ise hayatını kaybeden hastalarda ortalama değer 21.13±7.55 bulunurken, hayatını kaybetmeyen hastalarda 16.00±5.24 olarak saptandı (p=0.026). Trombosit/lenfosit oranlarına bakıldığında hayatını kaybetmeyen grupta 288.48±233.01 saptanırken hayatını kaybeden grupta ise 373.82±389.62 olarak bulundu (p=0.045).
TARTIŞMA: Akut mezenter iskemi tablosunda, prognozu ön görmede MPİ ve T/L oranları basit ve güvenilir yöntemlerdir.

6. 
Çocuklarda özofagus yerleşimli disk pil yutmaları
Esophageal button battery ingestion in children
Arzu Şencan, İncinur Genişol, Münevver Hoşgör
PMID: 28762451  doi: 10.5505/tjtes.2016.72177  Sayfalar 306 - 310
AMAÇ: Özofagusta takılı kalan disk piller yüksek morbidite ve mortalite riskine sahiptir. Bu çalışmada, kliniğimizde özofagus yerleşimli disk pil nedeniyle tedavi edilen hastalar sunuldu, erken tanı ve tedavinin önemi vurgulandı.
GEREÇ VE YÖNTEM: Ocak 2010–Mayıs 2015 tarihleri arasında yabancı cisim yutma nedeniyle başvuran hastalar geriye dönük olarak incelendi. Özofagusta takılı kalan piller çalışmaya dahil edildi. Hastalar yaş, cinsiyet, başvuru süresi, başvuru semptomları, pilin yerleşim ve boyutu, uygulanan tedavi ve seyir açısından incelendi.
BULGULAR: Yabancı cisim yutma ile başvuran 1891 olgunun 71’inde yabancı cisim özofagusta yerleşimliydi. Yetmiş bir özefageal yabancı cismin sekizi disk pildi (%11.2). Ortalama yaş 1.7 yıl idi. Başvuru süresi beş olguda ilk altı saat, iki olguda 24 saat sonra, bir olguda bir ay sonra idi. Bir hasta dışında hastaların tümünde yabancı cisim yutma öyküsü vardı. Tüm hastalarda pil endoskopik yolla çıkartıldı. Üç hastada dilatasyonlara yanıt veren özofageal striktür gelişti.
TARTIŞMA: Özofagusta takılı kalan disk piller acil olarak tanınıp çıkartılmalıdır. Uzun süren solunum ve gastrointestinal sistem semptomları olan hastaların ayırıcı tanısında özofageal yerleşimli disk pil akılda tutulmalıdır.

7. 
Parmak replantasyonları ile ilgili sekiz yıllık klinik deneyim: Demografik özellikler ve sonuçlar
Eight years of clinical experience with digit replantation: Demographic characteristics and outcomes
Melike Oruç, Koray Gürsoy, Kadri Özer, Özlem Çolak, Yüksel Kankaya, Nezih Sungur, Gürhan Mustafa Ulusoy, Uğur Koçer
PMID: 28762452  doi: 10.5505/tjtes.2016.40040  Sayfalar 311 - 316
AMAÇ: Mikrocerrahideki cerrahi ve teknik ilerlemelere rağmen halen parmak amputasyonlarının replantasyonu sonrasında tatminkar sonuçlar elde etmek zordur ve başarı oranlarını belirleyen birçok faktör mevcuttur. Bu yazıda, replantasyonun başarısını değiştirebilecek faktörleri tartışmak amaçlandı.
GEREÇ VE YÖNTEM: Altmış hastada uygulanan 85 parmak replantasyonunun geriye dönük analizi yapıldı. Revaskülarizasyonlar ve metakarpofalangeal eklemin proksimalindeki replantasyonlar çalışma dışı bırakıldı. Hastaların demografik özellikleri, yaralanma yeri, yaralanma mekanizması, amputasyon seviyesi ve başarı oranları değerlendirildi.
BULGULAR: Ortalama yaşları 31 olan 53 erkek ve yedi kadın hasta çalışmaya dahil edildi. İşaret parmağı en sık replante edilen parmaktı (%27). Sol el en sık etkilenen taraftı (%62). Yaralanma mekanizması, replante edilen parmakların %56’sında ezilme, %23’ünde giyotin tip, %21’inde ise avülziyondu. Başarı oranları giyotin, ezilme ve avülziyon tipi yaralanmalarda sırasıyla %81, %53 ve %36 olarak bulundu.
TARTIŞMA: Sonuç olarak, replantasyonların başarı oranlarını belirlemede yaralanma tipi ve kişisel değişkenler oldukça önemlidir. Replantasyon cerrahisinin sonuçlarına etki edebilecek değişkenler hakkında bilgi sahibi olmak, hasta ve yakınlarını doğru bilgilendirme konusunda el cerrahlarının yanında acil cerrahi hizmeti veren hekimler için de oldukça yönlendirici olacaktır.

8. 
İskemi modifiye albümin ve diğer enflamatuvar belirteçlerin çocuk apandisit tanısındaki yeri
Ischemia-modified albumin and other inflammatory markers in the diagnosis of appendicitis in children
Selçuk Nazik, Veli Avci, Zeynep Küskü Kiraz
PMID: 28762455  doi: 10.5505/tjtes.2016.11823  Sayfalar 317 - 321
AMAÇ: Bu çalışmada çocuklardaki apandisit ile iskemi modifiye albümin (İMA), C-reaktif protein (CRP), eritrosit sedimentasyon hızı (ESR), beyaz küre sayısı (WBC), nötrofil lenfosit oranı (NLR), platelet lenfosit oranı (PLR) ve ortalama platelet hacmi (MPV) arasındaki ilişkinin ortaya konulması amaçlandı.
GEREÇ VE YÖNTEM: Çalışmaya Mayıs 2015 ve Kasım 2015 tarihleri arasında hastanemize başvuran toplam 63 olgu dahil edildi, bunların 30’u apandisit olgusu ve 33’ü sağlıklı kontrol olgu idi. Gruplar yaş ve cinsiyet açısından benzerdi.
BULGULAR: Apandisitli hastalarda İMA, CRP, ESR, WBC, MPV, NLR ve PLR değerlerinin ölçüldüğü ROC eğrisinin değerlendirilmesinde, en yüksek eğri altında kalan alan (EAA) İMA’da (EAA: 0.991) tespit edilirken, onu takip eden EAA değerleri NLR (EAA: 0.946), CRP (EAA: 0.808), PLR (EAA: 0.779), ESR (EAA: 0.767), WBC (EAA: 0.749) ve MPV (EAA: 0.583) idi.
TARTIŞMA: Bu amaçla apandisit tanısında sıkça kullanılan yüksek WBC ve CRP düzeyi, sağ alt kadran ağrısı ve USG sonuçlarına ek olarak NLR, PLR, İMA ve ESR değerlerinin de tanıda kullanılmasının faydalı olacağı kanaatindeyiz.

OLGU SERISI
9. 
Damage control surgery: 6 years of experience at a level I trauma center
Amit Gupta, Subodh Kumar, Sushma Sagar, Pawan Sharma, Biplab Mishra, Maneesh Singhal, Mahesh C Misra
PMID: 28762453  doi: 10.5505/tjtes.2016.03693  Sayfalar 322 - 327

KLINIK ÇALIŞMA
10. 
Tıbbi uygulama hatası iddiası olan travmatik ölümlerde hekim sorumluluğunun belirlenmesinde travma skoru sistemlerinin kullanılması
Use of trauma scoring systems to determine the physician’s responsibility in cases of traumatic death with medical malpractice claim
Murat Nihat Arslan, Çisem Kertmen, Deniz Oğuzhan Melez, Durmuş Evcüman, Yalçın Büyük
PMID: 28762454  doi: 10.5505/tjtes.2016.50540  Sayfalar 328 - 336
AMAÇ: Travmatik ölümler Dünya Sağlık Örgütü’nün başlıca ölüm sebepleri listesinde en üst sıralarda yer almaktadır ve bu ölümlerde mortaliteyi en fazla etkileyen faktörlerden birisi travmanın şiddetidir. Travma hastalarında tıbbi girişimler sırasında kimi yaralanmalar atlanabilmekte ve bu durum tıbbi uygulama hatası iddialarının doğmasına neden olabilmektedir. Bu çalışmanın amacı, travma skorlama sistemlerinin sağlayacağı yararı ortaya çıkarak tıbbi uygulama hatası iddiası olan olguların değerlendirilmesine yeni bir bakış açısı getirmektir.
GEREÇ VE YÖNTEM: Olgulara Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’nda 2010–2013 yılları arasında görüşülerek karara bağlanmış dosyalar taranarak ulaşıldı. Tıbbi uygulama hatası olan hekimin tıbbi kayıtları, otopsi ya da son klinik değerlendirme bulguları göz önüne alınarak her birisi için ayrı ayrı yaralanma ağırlık soruları hesaplanarak karşılaştırıldı.
BULGULAR: 2010–2013 yılları arasında 263 tıbbi uygulama hatası iddiası dosyası tartışılarak karara bağlanmıştır. Bunlardan 25’i hastanın ölümüyle sonuçlanmış olgulardır. Bu 25 olguda 34 hekim hakkında tıbbi uygulama hatası ile iddiası ortaya atışmıştır. Kurul 12 olguda 14 hekimin tıbbi uygulama hatası olduğu yönünde karar vermiştir. Hakkında iddia olan hekimin tuttuğu tıbbi kayıtlarda saptayabilmiş olduğu travma bulguları ile otopsi ya da son klinik değerlendirmede saptanan tüm bulgulara ait Yaralanma Ağırlık Skoru ve Yeni-Yaralanma Ağırlık Skoru hesaplanarak atlanmış ya da gözden kaçırılmış yaralanmaların ölüm üzerindeki etkisi ortaya konabilecektir.
TARTIŞMA: Tıbbi uygulama hatası iddiası bulunan olgularda travma skorlarının hesaplanması tüm dallardan tıbbi bilirkişilikle görevlendirilmiş uzmanlara ve ayrıca hakimlere, atlanmış ya da gözden kaçırılmış yaralanmaların etkilerinin ortaya çıkarılmasında ve hekimin sorumluluğunun yorumlanmasında ve olgunun uygulama hatası olmasaydı yaşayabilme ihtimalinin belirlenmesinde yardımcı olacaktır. Tek başına karar verdirici bir ölçüt olarak değil diğer tüm bulguları destekleyici bir araç olarak kullanılabilecektir.

11. 
Asetabulum kırıklarında total kalça protezi
Total hip arthroplasty for acetabular fractures: “Early Application”
Necmettin Salar, Muhammet Sadık Bilgen, Ömer Faruk Bilgen, Cenk Ermutlu, Gökay Eken, Kemal Durak
PMID: 28762456  doi: 10.5505/tjtes.2016.55675  Sayfalar 337 - 342
AMAÇ: Asetabulum kırıkları sonrası erken Total Kalça Protezi (TKP) uygulamasının fonksiyonel ve klinik sonuçlarının değerlendirilmesi amaçlandı.
GEREÇ VE YÖNTEM: Ocak 2008–Ekim 2013 tarihleri arasında asetabulum kırığı tanısıyla erken total kalça protezi uygulanan 17 hastanın klinik ve radyolojik sonuçları değerlendirildi. On dördü erkek, üçü kadın olmak üzere, ortalama yaşları 52 (29–80) idi. Hastaların ortalama takip süresi 48.2 aydır (24 ay–70 ay). Hastaların travmaları ile operasyonları arasındaki ortalama süre 13 gündür (2 gün–21 gün).
BULGULAR: Hastaların fonksiyonel sonuçları Harris kalça skoru ile değerlendirildi. Ortalama Harris kalça skoru 89.6 (70–100) olarak bulundu. On üç (%76) hastada ise mükemmel ve iyi olarak bulundu. On hastanın yedisi travmadan önce çalıştıkları işe geri döndü. Ortalama işe dönüş süresi ise 7.2 ay (1.5 ay–24 ay) idi. Komplikasyon olarak kısalık, enfeksiyon, dislokasyon ve heterotopik ossifikasyon görüldü. Enfeksiyon ve dislokasyon nedeniyle iki hastaya revizyon uygulandı. Dokuz (%52.9) hastada Brooker sınıflamasına göre heterotopik ossifikasyon tespit edildi.
TARTIŞMA: Asetabulum kırıklarından sonra doğru endikasyon ve doğru hasta seçimi ile yapılan erken TKP ile ağrısız ve fonksiyonel bir kalça eklemi elde edilirken, erken mobilizasyon, erken işe dönüş ve tekrar operasyon riskinde azalma avantajları olduğu anlaşılmıştır ve kafa travması, yüksek enerjili travma ya da ek kas iskelet sistemi yaralanmasından biri veya daha fazlası olan hastalarda heterotopik ossifikasyon profilaksisi akılda tutulmalıdır.

12. 
Tibia kırığının intramedüller çivi ile tedavisinde, intakt fibula dezavantaj mıdır?
Is intact fibula a disadvantage in treatment of tibial diaphysis fracture with intramedullary nailing?
Yavuz Kabukcuoğlu, Sami Sökücü, Cagrı Özcan, Kubilay Beng, Osman Lapcın, Bilal Demir
PMID: 28762457  doi: 10.5505/tjtes.2016.46529  Sayfalar 343 - 347
AMAÇ: Çalışmamızın amacı, intramedüller çivi ile tedavi edilen fibula kırığının eşlik etmediği tibia diafiz kırıkları ile fibula kırığının eşlik ettiği aynı tip tibia diafiz kırıklarının cerrahi süre, kaynamama, yanlış kaynama ve iyileşme oranlarını karşılaştırmaktır.
GEREÇ VE YÖNTEM: 2010–2013 yılları arasında tibia diafiz kırığı tanısı konulan ve intramedüller çivi ile tedavi edilen 254 hasta geriye dönük olarak incelendi. Çalışma kriterlerine uyan hastalar iki gruba ayrıldı. Her iki gruptaki hastalar, cerrahi öncesi geçen süre, cerrahi turnike zamanı, kaynama zamanları ve son kontrollerindeki tibia varus, valgus, rekurvatum ve antekurvatum deformiteleri açısından karşılaştırıldı.
BULGULAR: Her iki grup arasında cerrahi öncesi geçen süre, cerrahi turnike zamanı, kaynama zamanları ve son kontrollerindeki tibia varus, valgus, rekurvatum ve antekurvatum deformiteleri açısından istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edilmedi.
TARTIŞMA: İntramedüller çivi ile tedavi edilen tibia diafizer kırıklarında fibulanın sağlam olması redüksiyon kaybı, kaynamama, yanlış kaynama, ve iyileşme oranları bakımından bir dezavantaj değildir.

OLGU SUNUMU
13. 
Removal of cardiothoracic war-related shrapnel using video-assisted thoracoscopic surgery
Mohammed Khalifa, Fikri M Abu-zidan, Navidul Khan, Edward Black
PMID: 28762458  doi: 10.5505/tjtes.2016.67378  Sayfalar 348 - 350

14. 
Nadir görülen bir hemoperitonium nedeni: İleokolik arter anevrizma rüptürü olgu sunumu
A rare cause of hemoperitoneum: A case report of ruptured ileocolic artery aneurysm
Adem Bayraktar, Kaan Gök, Fatih Yanar, Bahar Canbay Torun, Cemalettin Ertekin
PMID: 28762459  doi: 10.5505/tjtes.2016.08095  Sayfalar 351 - 353
Visseral arter anevrizmaları (VAA) vasküler patolojiler arasında çok nadir görülmektedir. Otopsi çalışmalarında görülme sıklığı %0.1–%0.2 arasında değişmektedir. Çoğu olguda semptomsuzdurlar ve komplikasyonları sonucu tanı alırlar ya da başka nedenle yapılan görüntülemeler sırasında insidental olarak saptanırlar. Visseral arter anevrizmaları arasında süperiyor mezenterik arter (SMA) uç dal anevrizmaları %3 oranında görülmektedir. Anevrizma rüptürü sonucu intra ve/veya ekstraperitoneal kanamalar hayatı tehdit etmekte ve acil müdahale gerektirmektedir. Bu nedenle tanı konulduktan sonra hızlı bir şeklide cerrahi ya da endovasküler girişim ile tedavi edilmeleri gerekmektedir. Bu yazıda, karın ağrısı, bulantı, kusma nedeni ile başvuran ve görüntülemelerinde ileokolik arterde anevrizma saptanıp endovasküler girişim planlandığı ve hastanede yatış sırasında rüptüre olan, acil cerrahi girişim uygulanan olguyu sunmayı ve literatür taraması yapmayı amaçladık.

15. 
Midede olağandışı bir yabancı cismin başarılı olarak endoskopik yöntemle tedavisi: Bir eroin paketi
Successful endoscopic treatment of an unusual foreign body in the stomach: A package of heroin
Mehmet Asıl, Ramazan Dertli
PMID: 28762460  doi: 10.5505/tjtes.2016.93462  Sayfalar 354 - 356
İlaç bağımlılığı önemli bir sosyal ve tıbbi sorundur. Uyuşturucu madde kaçakçılığında “vücutta depolama” yöntemi sıklıkla kullanılmaktadır. Uyuşturucu madde küçük plastik paketler halinde hazırlandıktan sonra yutulur ya da rektum, vajina gibi doğal vücut kavitelerine yerleştirilir. Diğer benzer bir durum da uyuşturucu madde paketinin polis baskını sırasında tutuklanmamak için istemli yutulmasıdır. Biz burada eroin içeren bir paket yutan ve endoskopik olarak tedavi edilen bir olguyu sunduk. “Vücut Depolayıcıları”nın yuttuğu uyuşturucu paketlerinin tedavisinde, uygun olgularda üst gastrointestinal endoskopi güvenli bir alternatif yöntemdir.