p-ISSN: 1306-696x | e-ISSN: 1307-7945
Cilt : 17 Sayı : 2 Yıl : 2025

Hızlı Arama




SCImago Journal & Country Rank
Ulusal Travma ve Acil Cerrahi Dergisi - Ulus Travma Acil Cerrahi Derg: 17 (2)
Cilt: 17  Sayı: 2 - Mart 2011
DENEYSEL ÇALIŞMA
1. 
Sıçan sırt deri flebinde losartanın etkisinin değerlendirilmesi
Evaluation of the effects of losartan on a random pattern skin flap model in rats
Cemile Nurdan Öztürk, Erdem Tezel, Özben Yalçın
PMID: 21644084  doi: 10.5505/tjtes.2011.98958  Sayfalar 97 - 102
AMAÇ: Losartanın enflamasyonu baskılayarak çeşitli organlarda iskemi-reperfüzyon hasarını azalttığı ve enfarkt alanını küçülttüğü ortaya konmuştur. Bu çalışma, losartanın deri fleplerindeki iskemik bölgeye ve flep sürvisine etkisini ortaya koymak amacıyla planlandı.
GEREÇ VE YÖNTEM: Sprague-Dawley sıçanlarda (n=24) 3x9 cm boyutlarında kaudal
pediküllü sırt flebi kaldırıldı. Sıçanlar 3 gruba ayrılarak 1. gruba 10 mg/kg, 2. gruba 40 mg/kg losartan ve 3. gruba distile su verildi. Yedi günlük tedavinin sonunda fleplerdeki
canlı doku alanı hesaplanarak gruplar arasında karşılaştırıldı. Ek olarak fleplerin proksimal ve iskemik bölgelerinde nötrofiller, fibroblastlar, mast hücreleri ve kapillerler sayıldı.
BULGULAR: Fleplerdeki canlı doku alanları ortalaması 1., 2. ve 3. gruplarda sırasıyla %61, %56 ve %60 olarak hesaplandı. Gruplar flep sağkalımı açısından arşılaştırıldığında anlamlı fark bulunmadı (p>0,05). Tüm gruplarda fleplerin iskemik bölgesinde nötrofil, fibroblast ve kapillerlerde anlamlı artış saptanırken (p<0,05), mast hücre sayısında fark bulunmadı. 40 mg/kg losartan ile tedavi alan grupta fleplerin yaşayan bölgesinde fibroblast sayısı anlamlı olarak azaldı (p<0,05). Nötrofil, mast hücreleri ve kapiller sayıları ise tedaviden etkilenmedi.
SONUÇ: Losartan sıçan sırt deri flebinin sürvisini arttırmamakta ancak fibroblastlar üzerine anlamlı antiproliferatif etkisi bulunmaktadır.

2. 
Sağlıklı gönüllü kişilerde spinal immobilizasyon cihazlarının pulmoner fonksiyonlara etkisi
Effects of spinal immobilization devices on pulmonary function in healthy volunteer individuals
Didem Ay, Can Aktaş, Sabiha Yeşilyurt, Sezgin Sarıkaya, Aslı Çetin, Emine Sevda Özdoğan
PMID: 21644085  doi: 10.5505/tjtes.2011.53333  Sayfalar 103 - 107
AMAÇ: Spinal immobilizasyon cihazlarının solunum fonksiyonları üzerindeki etkileri araştırıldı.
GEREÇ VE YÖNTEM: Bu çalışma, sağlıklı gönüllü kişilerde yapılan kesitsel bir çalışmadır, 60 gönüllü dahil edildi. Yatar pozisyondayken tam spirometre uygulandı ve tüm deneklerde zorlu vital kapasite (FVC), zorlu birinci saniye ekspiratuvar hacim (FEV1) ve FEV1/FVC kaydedildi. Sonra, Philadelphia tipi boyunluk (Philly) ve travma yeleği (Kendrick extrication device=KED) tüm deneklere uygulandı. Boyunluk ve KED uygulamasından sonra 5. ve 30. dakikada tüm deneklerde FVC, FEV1 ve FEV1/FVC ölçüldü. Bir saat dinlenme zamanından sonra, tüm deneklere Philly ve uzun omurga tahtası tekrar uygulandı. Boyunluk ve uzun omurga tahtası uygulandıktan sonra tüm deneklerde 5. ve 30. dakikada FVC, FEV1 ve FEV1/FVC ölçüldü.
BULGULAR: Bazal değerler KED uygulandıktan sonra ölçülen 5. ve 30. dakika değerleri ile karşılaştırıldı. KED uygulandıktan sonra FEV1 (p=0,000) ve FVC değerlerinde (p=0,000) önemli derecede istatiksel anlamlı düşme bulundu, ama FEV1/FVC değerlerinde belirgin değişiklik yoktu. Uzun omurga tahtası uygulandıktan sonra 5. ve 30. dakikada ölçülen değerleri bazal değerlerle karşılaştırıldı. Uzun omurga tahtası
uygulandıktan sonra FEV1 (p=0,000) ve FVC değerlerinde (p=0,000) önemli derecede istatiksel anlamlı düşme bulundu, fakat FEV1/FVC değerlerinde belirgin değişiklik
yoktu.
SONUÇ: KED ve uzun omurga tahtasının solunum fonksiyonlarını azalttığını belirledik.

3. 
Bir hayvan modelinde postoperatif periton yapışıklığının önlenmesinde agar filmlerinin değerlendirilmesi
Evaluation of agar films in the prevention of postoperative peritoneal adhesions in an animal model
Mohsen Mamoudieh, Nooshin Mirkheshti, Sayyed Ali Alavi
PMID: 21644086  doi: 10.5505/tjtes.2011.15689  Sayfalar 108 - 112
AMAÇ: Peritoneal yapışıklıkları uzun sürede önemli postoperatif morbidite nedenidir. Bu çalışma, bir hayvan modelinde karın cerrahisinden sonra yapışıklık oluşumunun azaltılmasında agar plakalarının etkinliğini değerlendirmektedir.
GEREÇ VE YÖNTEM: Yapışıklıklar bir laparotomi işlem sırasında 20 C57/BL6 farelerde, çekum abrazyonuyla oluşturuldu. Deneysel grup şeklinde 10 farede agar plakaları kullanıldı, 28 gün sonraki ikinci operasyonda, yapışıklıklar iki grupta derecelendirildi.
Veriler, Student t testi kullanılarak analiz edildi.
BULGULAR: Çalışma süresince iki grubun kilosu açısından anlamlı bir fark yoktu. Yapışıklıkların morfolojik görünüm karşılaştırmasında, iki grup arasında belirgin bir fark yoktu. Aynı zamanda, iki grup arasında yapışıklıkların insidans oranı veya cerrahi işlem sonrası adezyon skorları bakımından da hiçbir anlamlı fark yoktu (p>0,05).
SONUÇ: Sahip olduğu hidrojel özelliklerine karşın, agar, uygulamada peritoneal cerrahiden sonraki yapışıklık oluşumunun azaltılmasında başarılı olmamıştır. Biyolojik bir ürün olması nedeniyle, agar, peritondaki doğal immün sistem tarafından uyarılan bir hiperreaktiviteye yol açabilir. Bu yüzden, agar, klinik uygulamada peritoneal cerrahiden sonra yapışıklık oluşumunun azaltılmasına yönelik olarak yararlı gibi görünmemektedir.

KLINIK ÇALIŞMA
4. 
Acil serviste paramediklerce uygulanan travmaya odaklanmış ultrasonografi değerlendirmesi
Paramedic-performed Focused Assessment with Sonography in Trauma (FAST) in the Emergency Department
Erol Erden Ünlüer, Özcan Yavaşi, Pınar Hanife Kara, Turgay Yılmaz Kılıç, Nergis Vandenberk, Kamil Kayayurt, Sevda Kıyançiçek, Haldun Akoğlu, Cengiz Yılmaz
PMID: 21644087  doi: 10.5505/tjtes.2011.88557  Sayfalar 113 - 116
AMAÇ: Travmayı takiben acil servise başvuran hastalarda paramediklerce uygulanan travmaya odaklanmış ultrasonografi değerlendirmesinin (PFAST) serbest sıvı saptamadaki doğruluğu araştırıldı.
GEREÇ VE YÖNTEM: Dört saatlik teorik ve dört saatlik uygulamalı eğitim sonrası,
dört paramedik travma hastalarını ileriye dönük inceledi. Altın standardımız ultrasonografi ve karın bilgisayarlı tomografisinin (KBT) resmi radyolog raporlarıydı.
PFAST’in duyarlılık, seçicilik, pozitif ve negatif olabilirlik oranları ve tanısal odds oranı hesaplandı ve ki-kare testi ile SPSS 15.0 kullanılarak analiz edildi.
BULGULAR: Yüz yirmi yedi hasta paramedikler tarafından değerlendirildi. On dört hastada karında serbest sıvı vardı. Bunlardan 11 tanesi radyoloji raporlarıyla ve KBT ile uyumlu iken (gerçek pozitifler), üç tanesi negatif geldi (yanlış pozitifler). Yüz on üç olguda PFAST serbest sıvı için negatif idi. Bunlardan 111 tanesinde serbest sıvı yokken (gerçek negatifler), iki tanesinde KBT ile tespit edildi (yanlış negatifler). Sırasıyla duyarlılık, seçicilik, pozitif ve negatif olabilirlik oranları ve tanısal odds oranı 84,62, 97,37, 32,15, 0,16 ve 203,50 idi.
SONUÇ: Çalışmamız, hastane acil servislerinde paramediklerin yüksek doğruluk oranıyla FAST uygulayabileceklerini göstermektedir.

5. 
İzole travmatik hemotoraksın tedavisinde videotorakoskopik cerrahi ilk tercih olmalı mı? Prospektif randomize kontrolü çalışma
Should videothorascopic surgery be the first choice in isolated traumatic hemothorax? A prospective randomized controlled study
Ufuk Çobanoğlu, Fuat Sayır, Duygu Mergan
PMID: 21644088  doi: 10.5505/tjtes.2011.96777  Sayfalar 117 - 122
AMAÇ: Bu çalışmada, künt ve penetre toraks travması sonucu hemotoraks gelişen ve tedavilerinde tüp torakostomi uygulanan olgularla, erken dönemde videotorakoskopi cerrahi (VATS) ile tedavi edilen olgular karşılaştırıldı ve hemotoraks tedavisinde VATS’ın ilk seçenek olup olmayacağı tartışıldı.
GEREÇ VE YÖNTEM: Künt ve penetre toraks travması ile başvuran ve hemotoraks tespit edilen 60 hasta prospektif olarak incelendi. İzole hemotoraksı tüp torakostomi ile tedavi edilen 30 (%50) olgu Grup I, hemotoraksı VATS ile tedavi edilen 30 (%50) olgu Grup II olarak sınıflandırıldı. Olgular tedaviye verdikleri yanıt, iyileşme süreleri, göğüs tüpü kalma süresi, hastanede kalma süreleri, tedavideki başarı oranı, morbidite ve mortalite yönünden karşılaştırıldı.
BULGULAR: Her iki grup için intraplevral aralıkta göğüs tüpününü kalış süresi ile hastanade kalış süreleri karşılaştırıldığında bu iki parametrenin de Grup I’de daha uzun ve aralarındaki farkın anlamlı (p=0,001) olduğu saptandı. Her iki grupta morbidite
gelişme oranları karşılaştırıldığında aradaki farkın Grup I’de anlamlı (p=0,030) derecede daha yüksek olduğu saptandı.
SONUÇ: Hemotoraksın tedavisinde VATS klasik drenaj yöntemi ile karşılaştırıldığında diyagnostik torakoskopi ile doğrudan tanı koyma ve hemostazı sağlayarak tedaviyi gerçekleştirmiş olması açısından üstün görünmektedir. Pıhtılaşmış kanın boşaltılmasını sağlayarak fibrotoraks ve ampiyem gelişmini önlemektedir. Bu olgular göğüs tüpü kalış süresi ve hastanede kalış süreleri daha kısa olduğundan erkenden taburcu edilebilmektedirler.

6. 
Perine yanıklarında kullanılmakta olan geçici fekal diversiyon ve toplama sisteminin klinik değerlendirilmesi
Clinical evaluation of a temporary fecal containment device for non-surgical fecal diversion in perineal burns
Metin Kement, Hakan Ahmet Acar, İlhami Soykan Barlas, Nihat Aksakal, Cem Gezen, Uygar Düzci, Mustafa Öncel
PMID: 21644089  doi: 10.5505/tjtes.2011.66563  Sayfalar 123 - 127
AMAÇ: Hastanemizin yanık merkezinde perine yanıklarında kullanılmakta olan geçici fekal diversiyon ve toplama sisteminin (Flexi-Seal® FMS) klinik sonuçları değerlendirildi.
GEREÇ VE YÖNTEM: Yanık merkezimizde Agustos 2008 ile Agustos 2009 arasında geçici fekal diversiyon ve toplama sistemi uygulanan tüm hastalar çalışmaya dahil edildi. Hastaların demografik bilgileri, yanık etyolojileri, yanık yüzdeleri, yoğun bakım ihtiyaçları, erken mortalite ve uygulama sonrası klinik bilgileri prospektif olarak hazırlanan bir veritabanında toplandı. Bunların yanında bu sistemin uygulandığı hastalarda fekal kaçak riskini arttırabilecek çeşitli faktörler de incelendi.
BULGULAR: Çalışmaya 15 hasta (10 erkek, 5 kadın; ortalama yaş 43,1±22,1) dahil edildi. Ortalama yanık yüzdesi 40,7±16,6 idi. Fekal kaçak 6 hastada görüldü. Perinede lokal enfeksiyon gelişen 6 hastanın 4’ü fekal kaçaklı hastalardı. Elektrik yanığı sistemden fekal kaçak için bir risk faktörü olarak bulundu (p<0,05). Çalışmamızda sistemin uygulandığı 5 hasta kaybedildi. Kaybedilen hastaların tümünde yanık yüzdesi ≥50 idi. Otolog split greft uygulanan toplam 8 hastada ciddi komplikasyon görülmedi. Sistemin ortalama uygulama süresi 22,5±5,7 gündü ve 2 hastada yüzeyel rektal mukozal erozyon dışında sisteme bağlı komplikasyon görülmedi. Çalışmamızda sistemin uygulama ihtiyacı 29 günü aşan 1 hastaya kolostomi uygulandı. Hastaların ortalama yatış süresi ise 46,7±12,7 gündü.
SONUÇ: Geçici fekal diversiyon ve toplama sistemlerinin güvenilirliği yapılacak daha güçlü ve prospektif çalışmalarla kanıtlanabilirse perine yanıklarında saptırıcı stoma gereksinimini azaltabilirler.

7. 
Pediyatrik yanık olgularının periferik kan yaymasında hücresel morfolojik değişiklikler ve komplikasyonlarla ilişkisi
The association between cellular morphological changes in peripheral blood smear and complications in pediatric burn cases
Mehmet Bozkurt, Samet Vasfi Kuvat, Emin Kapı, Perçin Karakol, Abdulkadir Özel, Halit Baykan
PMID: 21644090  doi: 10.5505/tjtes.2011.13911  Sayfalar 128 - 132
AMAÇ: Yanık olgularında mortalite ve morbidite erken tanı ile azaltılabilir. Sepsis gibi yanık komplikasyonlarının erken tanısı için çok sayıda belirteç kullanılır. Bu çalışmada, yanık olgularında sayısal/morfolojik granülosit anormallikleri ve komplikasyonlar arasındaki ilişki araştırıldı. Bu sayede, yanık ilintili komplikasyonlar için histopatolojik belirteç/ lerin ortaya konulması amaçlandı.
GEREÇ VE YÖNTEM: Kasım 2006 ve Kasım 2009 yılları arasında hastanede yatırılan
32 pediatrik yanık olgusu çalışmaya dahil edildi. Toplam 192 tam kan sayımı ve periferal kan yayması sonuçları karşılıklı analiz edildi. Bulgular, beyaz kan hücresi sayımı,
periferal kan yayması değişiklikleri (immatür granüler hücreler, toksik granülasyon, granül ve Döhle cisimciklerinin görünümü) ve bakteriyemi, sepsis, yara enfeksiyonu,
ileri anemi ve greft kaybı gibi k omplikasyonlar arasındaki olası korelasyonun saptanmasında kullanıldı.
BULGULAR: Beyaz kan hücresi sayısındaki değişiklikler ve immatür granüler hücrelerin görülmesinin komplikasyonlar için tanısal belirteç olarak kullanımı uygun değildir. Bununla beraber, toksik granülasyon, granül ve Döhle cisimciği görülmesi ile komplikasyonla karşılaşılması arasında istatistiksel olarak anlamlı korelasyon bulunmaktaydı (p: 0,0001<, 0,041, 0,001).
SONUÇ: Toksik granülasyon, granül ve Döhle cisimciğinin, yanık ilintili komplikasyonların tahmininde yardımcı olabileceği görünmektedir. Bundan dolayı, periferik kan yaymaları
gelecek komplikasyonların tahmininde uygun tetkiklerdir.

8. 
Beş yıllık süreçte köpek ve kedi ısırıklarının değerlendirilmesi: Eskişehir’den örnek bir çalışma
An evaluation of dog and cat bites over a five-year period: a sample case from Eskişehir
Tarık Gündüz, Ömür Elçioğlu, Yasemin Balcı
PMID: 21644091  doi: 10.5505/tjtes.2011.86846  Sayfalar 133 - 140
AMAÇ: Bu çalışmada, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Eğitim, Uygulama ve Araştırma Hastanesi’ne köpek ve kedi ısırıkları nedeniyle başvuran kişilerin demografik, tıbbi ve adli
değerlendirilmesi amaçlandı.
GEREÇ VE YÖNTEM: Son beş yıllık dönemde bu hastanede, otomasyon sisteminde yer alan kayıtlar incelenerek ICD-10 kodlarına göre 167 olgu değerlendirmeye alındı. Verilerin değerlendirilmesinde SPSS 13.0 programı kullanıldı, İstatistikî değerlendirmelerde frekans ve ki-kare analizleri yapıldı.
BULGULAR: Hastalardan 116’sı köpek, 46’sı kedi ısırığı nedeniyle hastanemize başvurmuştu. Mağdurların çoğu çocuktu. Isırıkların %51,9’u üst, %29,1’i alt ekstremitede idi. Köpek ve kedi ısırıkları mevsimsel değişim gösterse de çocukların tatilde olduğu yaz ayları önemli bulundu. Yaralanmalarda en çok hiperemi-sıyrık ve laserasyon tanılanmıştı. Hastanede kalış süresi 1-22 gün arası olup ortalama 7,3±5,8 gün olarak hesaplandı.
SONUÇ: Köpek ve kedi ısırıkları ülkemiz için bilinen olaylardır. Hayvanları ve onların ihtiyaçlarını öğrenmek ve saygı duymak, ailelerin beklenmeyen yaralanmalardan sakınmasının önceliğini oluşturmalıdır. Çocuklara köpeklere saygılı davranmaları,
doğrudan göz teması kurmamaları ve hayvanlara sataşmamaları öğretilmelidir.

9. 
Torakolomber vertebra patlama kırıklarında kısa ve uzun segment posterior enstrümantasyonun kanal içi düzelme üzerine etkileri
Effects of short- and long-segment posterior instrumentation on spinal canal remodeling in thoracolumbar vertebra burst fractures
Abdullah Yalçın Tabak, Muhammed Cüneyd Günay, Murat Altay, Hasan Bozkurt Türker
PMID: 21644092  doi: 10.5505/tjtes.2011.77675  Sayfalar 141 - 148
AMAÇ: Torakolomber bileşke patlama kırığı olan hastaların kısa veya uzun segment posterior enstrümantasyon ile tedavisi sonrası kanal içi restorasyon sonuçları Magerl sınıflandırması ve kırık lokalizasyonuna göre değerlendirildi.
GEREÇ VE YÖNTEM: Seksen hasta iki ana gruba ayrıldı. Kısa seviye posterior enstrümantasyon uygulanan 36 hasta Grup 1’i; [9K, 27E; yaş ortalaması 42,1 (dağılım 19-65)], uzun seviye posterior enstrümantasyon uygulanan 44 hasta Grup 2’yi [18K, 26E;
yaş ortalaması 46,3 (dağılım 18-78)] oluşturdu. Yirmi hastada T12, 41 hastada L1 ve 19 hastada L2 seviyesinde kırık vardı. Magerl sınıflandırmasına göre ise hastaların 44’ü A3.1, 19’u A3.2, 17’si A3.3 idi. Ameliyat sonrası kanal içi düzelme yüzdesi iki grupta da tüm parametrelere göre ayrı ayrı hesaplandı.
BULGULAR: Ortalama takip süresi Grup 1 için 35,7 (dağılım 12-58), Grup 2 için 33,1 aydır (dağılım 12-58). Her iki grupta da kanal içi düzelme anlamlı bulundu, ancak Grup 2’deki düzelme daha belirgindi. Magerl sınıflandırmasına göre A3.3 tip kırıklarda; Grup 2’deki hastalarda daha anlamlı bir düzelme elde edilirken (p=0,005), kırık lokalizasyonuna göre sadece T12 seviyesinde Grup 2’de anlamlı fark saptandı (p=0,018).
SONUÇ: Posterior enstrümantasyon ile kanal içi yeterli düzelme elde edilmektedir, ancak Magerl Tip A3.3 gibi parçalı kırıklarda uzun segment ile daha iyi remodelizasyon sağlanmaktadır.

10. 
İran’da kafatası kırığı paterni: İran Ulusal Travma Projesi raporu
Pattern of skull fracture in Iran: report of the Iran National Trauma Project
Soheil Saadat, Neda Rashidi-ranjbar, Mohammad R. Rasouli, Vafa Rahimi-movaghar, Vafa Rahimi-movaghar
PMID: 21644093  doi: 10.5505/tjtes.2011.26043  Sayfalar 149 - 151
AMAÇ: Bu yazıda, İran’ın kentsel nüfusundaki kafatası kırık tipi oluş mekanizması tanımlandı.
GEREÇ VE YÖNTEM: Genel özellikler, travma mekanizması, kısaltılmış travma skalası, Glasgow koma skalası, hastanede kalış süresi ve 1999 yılından 2004 yılına kadar kaydedilen travma hastalarının sonucunu içeren verilere, İran Ulusal Travma Kayıtları
veritabanından ulaşıldı.
BULGULAR: Kayıtlı 16,321 travma hastası arasında, kafatası kırığı olan 1704 olgu saptandı. En yaygın travma özelliği motorlu araç kazası (MAK) (%62,5) ile düşme (%23,8) idi. Trafik kazası mağdurları çoğunlukta yayalardı (%41,6). Kafatası kırığının
ortalama 27,2±17,7 düzeyinde bir yaşla birlikte erkeklerde (%78,6) görülmesi daha sıktı. MAK’lerde, kafa tabanı kırığı hastaların %51,2’sinde ve kafa tavanı kırığı da hastaların %48,8’inde gözlendi. Kafa tabanı kırığı ve kafa tavanı kırığı arasında, cinsiyet dağılımı bakımından anlamlı bir farklılık vardı (p=0,002). Kafa tabanı kırığı olgularının
%67,4’üne karşı kafa tavanı olgularının %58,1’inde, MAK, travma mekanizması idi (p<0,001).
SONUÇ: İran’da, güvenlik yasaları ve risk-spesifik müdahale programları önemli ölçüde geliştirilmelidir.

11. 
Ekstremitelerdeki toplumsal av tüfeği yaralanmaları: Anjiyografi olmadan yapılan acil damar tamirleri
Management of community-based shotgun injuries of the extremities: impact of emergent vascular repair without angiography
Hakan Aydın, Okan Okçu, Koray Dural, Ünal Sakıncı
PMID: 21644094  doi: 10.5505/tjtes.2011.34032  Sayfalar 152 - 158
AMAÇ: Av tüfekleri ile meydana gelen damar yaralanmaları cerrahlar için ciddi sorunlar yaratır. Bu yazıda, anjiyografi yapılmadan cerrahi girişim yapılan av tüfeği yaralanmaları
değerlendirildi.
GEREÇ VE YÖNTEM: 1999-2004 yılları arasında av tüfeği ile meydana gelen ve vasküler tamir yapılan 49 hasta geriye dönük olarak ele alındı.
BULGULAR: Av tüfeği yaralanmaları sonucunda meydana gelen damar travmaları tamiri ciddi doku hasarı oluşmasından dolayı diğer ateşli silahlardan farklıdır. Kırk dokuz hastanın 19’unda 1 yıl sonunda ekstremite fonksiyonu tatminkar değildi. Bu hastaların 12’sinde tüm girişimlere rağmen tam fonksiyon geri dönmemiş ve sinir hasarına bağlı olduğu düşünülmüştür, 25 hasta ise kemik, tendon, sinir, cilt girişimleri ile ve katı fizik tedavi programı ile 1 yıl sonunda tam fonksiyon kazanmıştır.
SONUÇ: Bu çalışmada, av tüfeği yaralanmaları ile meydana gelen vasküler hasarların, belli ölçütler kullanılarak ve anjiyografi yapılmadan, kabul edilebilir risklerle tamir edilebileceği gösterilmiştir.

12. 
Erişkin femur cisim kırıklarında biyolojik tespit için kullanılan iki tekniğin karşılaştırılması (Plak-vida ve kilitli intramedüller çivi)
Comparison of two biological internal fixation techniques in the treatment of adult femur shaft fractures (plate-screws and locked intramedullary nail)
Ertuğrul Köseoğlu, Kemal Durak, Muhammed Sadık Bilgen, Abdullah Küçükalp, Sarp Bayyurt
PMID: 21644095  doi: 10.5505/tjtes.2011.24892  Sayfalar 159 - 165
AMAÇ: Bu çalışmada, erişkin femur cisim kırıklarında biyolojik tespit için kullanılan iki teknik (plak-vida ve kilitli intramedüller çivi) karşılaştırıldı.
GEREÇ VE YÖNTEM: Plak-vida ile biyolojik içten tespit yapılan 28 hasta grup I, kilitli intramedüller çivi kullanılan 31 hasta grup II olarak ayrıldı. Grup I’den 1 hastanın ölmesi ve 3 hastanın da takip sırasında kontrollere gelmemesi nedeni ile 24 hasta çalışmaya
dahil edildi. Grup II’de ise 2 hastanın ölmesi ve 3 hastanın da takipleri sırasında kontrollere gelmemesi nedeni ile 26 hasta çalışmaya dahil edildi.
BULGULAR: Grup I ve grup II’deki olguların yaş ve cinsiyetleri, yaralanma nedenleri, kırık tipleri, ameliyata alınma zamanları ve ameliyat süreleri, kanama miktarları, floroskopi kullanım ve hastanede yatış süreleri, erken ve geç dönem komplikasyonları,
kaynama zamanı ve fonksiyonel sonuçları karşılaştırılmalı olarak değerlendirildi.
SONUÇ: Sonuçta, kullanılan her iki yöntemin, kaynama süreleri, komplikasyon oranları ve fonksiyonel sonuçlar açısından birbirine üstünlükleri olmadığı; plak ile biyolojik tespitin, özellikle çoklu yaralanmalı, pulmoner ve kardiyovasküler sistemi risk altında olan hastalarda ve parçalı, segmenter cisim ya da metafiz kırıklarında kilitli intramedüller çivilere tercih edilebilecek alternatif bir yöntem olduğu görüşüne varıldı.

13. 
Çocukluk çağı kafa travmaları, 851 olgunun retrospektif değerlendirilmesi: Epidemiyolojik bir çalışma
Pediatric head injuries, retrospective analysis of 851 patients: an epidemiological study
Hasan Serdar Işık, Ahmet Gökyar, Ömer Yıldız, Uğur Bostancı, Cengiz Özdemir
PMID: 21644096  doi: 10.5505/tjtes.2011.22800  Sayfalar 166 - 172
AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, çocukluk çağı kafa travmaları konusunda ülkemizin epidemiyolojik verilerine katkıda bulunmaktır.
GEREÇ VE YÖNTEM: Ocak 2003 ile Haziran 2008 tarihleri arasında Samsun Mehmet Aydın Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroşirürji Kliniğinde yatarak tedavi edilen 0-14 yaşları arasında toplam 851 hasta geriye dönük olarak incelendi.
BULGULAR: Hastaların 550’si (%65) erkek, 301’i (%35) kadındı. Travma nedenleri arasında düşme (%70) ilk sırada yer alıyordu. Giriş Glasgow Koma Skalasına (GKS) göre %74 hafif (GKS 13-15), %22 orta (GKS 9-12) ve %4 ağır (GKS 3-8) kafa travmalı olgu mevcuttu. Seksen yedi hastaya toplam 92 operasyon uygulandı. Operasyon nedenleri arasında açık depresyon kırıkları ve epidural hematomlar ilk sıradaydı.
Toplam 33 (%3,8) hasta hayatını kaybetti. En sık tespit edilen ölüm nedeni, trafik kazaları ve yüksekten düşmelerdi.
SONUÇ: Bu çalışma ve yapılan diğer çalışmalar, çocukluk çağı kafa travmalarının çoğu önlenebilir nedenlerden kaynaklandığını göstermiştir. Kafa travmaları ile ilgili epidemiyolojik çalışma ve verilerin artması, travmanın oluşmadan engellenebilmesi
açısından önem arz etmektedir.

OLGU SUNUMU
14. 
Çocuklarda kronik rektal kanamanın nadir bir sebebi; Soliter rektal ülser: Olgu sunumu
A rare cause of chronic rectal bleeding in children; solitary rectal ulcer: case report
Abdulkerim Temiz, Burak Tander, Muhyittin Temiz, Sancar Barış, Ender Arıtürk
PMID: 21644097  doi: 10.5505/tjtes.2011.96658  Sayfalar 173 - 176
Alt gastrointestinal kanamaya neden olan soliter rektal ülser, çocuklarda oldukça nadir görülür. Nadir görülmesi, özgün olmayan bulgularla ortaya çıkması, bu konuda yeterli deneyimin olmaması ve çeşitli rektal hastalıkları taklit etmesi, bazı çocuk hastalarda yanlış veya gecikmiş tanıya neden olabilmektedir. Burada, belirtilerin başlangıcından 2 yıl sonra tanısı konan, yüksek lifli diyet, laksatif, tuvalet eğitimi ve sükralfat lavman tedavisine iyi yanıt veren soliter rektal ülserli 10 yaşındaki bir olgu sunuldu.

15. 
Go-kart kazası sonucu replantasyonu yapılan skalp avülsiyonu: Olgu sunumu
Replantation of scalp avulsion following a go-kart accident: a case report
Erdem Güven, Karaca Başaran, İbrahim Meyzin, Barış Keklik, Ufuk Emekli
PMID: 21644098  doi: 10.5505/tjtes.2011.48208  Sayfalar 177 - 179
Mikrocerrahinin günümüzde gelişmesiyle birlikte değişik mekanizmalarla oluşan ve başarılı bir şekilde replante edilen skalp avülzyon olgularına rastlamaktayız. Daha önceki yayınlarda tek arter ve ven ile başarılı bir sonuç alınabileceği belirtilmiş olsa da, günümüzde birden çok arter ve ven anastomozunun başarıyı arttırdığı bilinmektedir. Bu görüşten yola çıkarak, mekanizma ve anastomoz sayısı açısından değerlendirdiğimizde go-kart motor kayışına kaptırma sonucu meydana gelmiş ilginç bir olgu örneği sunuldu

16. 
Futbol maçında gelişen hayatı tehdit edici karın yaralanması: Nadir bir klinik olgu
Life-threatening abdominal injury during a soccer game: a rare clinical case
Eray Kara, Gökhan İçöz, Sinan Ersin, Ahmet Çoker
PMID: 21644099  doi: 10.5505/tjtes.2011.01709  Sayfalar 180 - 182
Futbol dünyada yaygın bir spordur ve ciddi karın yaralanmalarına yol açabilir. Bununla birlikte, cerrahi girişim gerektirecek karın organı yaralanmaları nadiren bildirilmiştir.
Futbol maçı esnasında yaralanan ve karın cerrahisi uygulanan bir olgu sunuldu. Hastaya distal pankreatektomi, splenektomi, kolesistektomi, kolodoktomi ve T tüp drenaj uygulandı. Hasta ameliyat sonrası yedinci gün komplikasyonsuz olarak taburcu edildi.

17. 
Akut abdominal kompartman sendromuna yol açan gecikmiş retroperitoneal kanama: Olgu sunumu
Delayed retroperitoneal bleeding causing acute abdominal compartment syndrome: case report
Fikri M. Abu-zidan, Ali Jawas, Mustafa Boraie, Misbah U. Ahmed
PMID: 21644100  doi: 10.5505/tjtes.2011.48615  Sayfalar 183 - 185
Retroperitoneal kanamaya bağlı gecikmiş akut abdominal kompartman sendromu (AKS) nadir görülür. Burada, böyle nadir bir olgunun klinik tedavisi sunuldu. 12 metre yükseklikten düşen 46 yaşındaki bir erkek, Al-Ain Hastanesine yatırıldı. Hasta hemodinamik olarak stabildi. Fiziksel incelemesinde, karın yumuşaktı, şişkin değildi. Yatırılma sırasında gerçekleştirilen karın bilgisayarlı tomografisi (BT) bulguları normaldi, 7. günde hasta, enteral beslemeyi tolere etti, 15. günde hasta aniden hipotansif hale geldi. BT’sinde aktif kanamayı gösteren kontrast renkle birlikte inferior vena kavaya bası yapan büyük bir retroperitoneal hematom belirlendi. Karnı, şişkin ve gergindi. Hastada
respiratuvar yetersizlik ve ciddi asidoz gelişmiş, havayolu basıncı artmış ve idrar çıkışı azalmıştı. AKS tanısı konuldu. Laparotomiden hemen sonra, hemodinamik ve respiratuvar
fonksiyonda dramatik düzelme oldu. Retroperitoneal hematoma ilişkin araştırma, aktif olarak kanayan bağlanmış ileokolik bir damar olduğunu gösterdi. Karın, iki katmanlı
Steri-Drape arasına yerleştirilen IV serum fizyolojik torbaları kullanılarak geçici olarak kapatıldı. Karın, 6. günde primer olarak kapatıldı. Hasta, 50. günde evine taburcu
edildi. Yaşamı tehdit edici retroperitoneal kanama, AKS’ye yol açan travmadan iki hafta sonra aniden oluşabilir.

18. 
Posttravmatik serebral iskemi: Pediyatrik yaş grubunda minör kafa travması sonrası gelişen nadir bir komplikasyon
Post-traumatic cerebral infarction: a rare complication in a pediatric patient after mild head injury
Serkan Yılmaz, Murat Pekdemir, Hasan Tahsin Sarısoy, Elif Yaka
PMID: 21644101  doi: 10.5505/tjtes.2011.96658  Sayfalar 186 - 188
Çocukluk çağında travma sonrası görülen serebral iskemi oldukça nadirdir. Bu konuda çok az çalışma yapılmıştır. Burada minör kafa travması sonrası, 14 aylık pediyatrik
bir hastada görülen serebral iskemi olgusu sunuldu. 14 aylık bir çocuk 12 saat önce 70 santimetre yükseklikten düşme sonrası sağ kolunu kullanamama şikayetiyle acil servise
getirildi. Hastanın daha önce gittiği hastanede minör kafa travması olarak izlendiği ve kraniyal görüntülemenin yapılmadığı öğrenildi. Hastanın kolunu kullanamaması mekanik
bir komplikasyon olarak görülmüş ve bu monoparazi olarak değerlendirilmemişti. Hasta başvurduğu sırada yürüyemediği ve oturamadığı da belirlendi. Minör kafa travmalı
hastada başka bir travma izine rastlanmadı. Yapılan nörolojik muayenesinde hafif bir sağ hemiparazi ve sol fasiyal paralizi saptandı. Çekilen beyin tomografisinde sağ bazal
ganglionlar seviyesinde hipodens görüntü tespit edilen hastanın MRG’sinde sağ lentiform ve caudat nukleusları sevisinde enfarktüs saptandı. Bu yazının amacı, acil servis hekimlerine pediyatrik yaş grubunda nadir görülmesine rağmen kalıcı sakatlıklara yol açabilen posttravmatik serebral iskemiyi ve hangi yaş grubunda olursa olsun ve hasta ne
kadar iyi görünürse görünsün sistemik fiziksel incelemenin tüm hastalara uygulanması gerektiğini hatırlatmaktır.

19. 
Delici kesici alet yaralanmasına bağlı geç gelişen psödomeningosel: Olgu sunumu
Delayed pseudomeningocele as a result of penetrating injury: case report
Mehmet Seçer, Ali Rıza Gezici, Ali Dalgıç, Mehmet Fikret Ergüngör
PMID: 21644102  doi: 10.5505/tjtes.2011.16023  Sayfalar 189 - 191
Psödomeningosel, meninjeal yırtık sonrası ekstradural beyin omurilik sıvısı (BOS) koleksiyonudur. Dura-araknoid defekt boyutu, BOS basıncı, yumuşak doku direnci psödokist
boyutunu belirler. Semptomlar arasında baş ağrısı, boyun ağrısı, miyelopatik bulgular radikuler bulgular görülebilir. Psödomeningosel tanısında miyelografi, bilgisayarlı tomografi, sonografi, manyetik rezonas görüntüleme yararlıdır. Psödomeningosel olgusunda, operasyon sırasında belirlenen sinir köklerinin tuzaklandığı ve onarım sonrası nörodefisiti düzelen bir olgu sunulmuştur.

EDITÖRE MEKTUP
20. 
Letter to the Editor: Should appendicular masses be operated on?
Ashraf F Hefny, Fikri M Abu Zidan
doi: 10.5505/tjtes.2011.99907  Sayfa 192
Makale Özeti |Tam Metin PDF