DENEYSEL ÇALIŞMA | |
1. | Çekal ligasyon ve puncture yöntemi uygulanan sıçanlarda ertapenem etkinliğinin gösterilmesi An evaluation of the effect of ertapenem in rats with sepsis created by cecal ligation and puncture Başak Göl Serin, Şükran Köse, Osman Yilmaz, Mehmet Yildirim, Ilkay Akbulut, Suheyla Serin Senger, Gülgün Akkoçlu, Gulden Diniz, Süha SerinPMID: 31475323 doi: 10.5505/tjtes.2018.26050 Sayfalar 427 - 432 AMAÇ: Karın içi yapışıklıklar halen önemli bir sorundur. Bakteriyel dekontaminasyon sağlanmasıyla karın içi yapışıklıkların azalacağı düşünülmektedir. Geçmişte çeşitli antibiyotikler septik karında adezyon formasyonunun önlenmesi için kullanılmıştır. Bu çalışmanın amacı çekal ligasyon ve puncture yöntemi ile sepsis modeli oluşturulan sıçanlarda ertapenem etkinliğinin gösterilmesidir. GEREÇ VE YÖNTEM: Çalışmada ağırlıkları 200–250 gr arasında değişen, erkek cinsi, 28 adet Wistar cinsi sıçan kullanıldı. Sıçanlar rastgele dört gruba ayrıldı. Tüm gruplarda çekal ligasyon ve puncture yöntemiyle bakteriyel peritonit oluşturuldu. Grup 1 sham grubu olarak kabul edildi; grup 2’ye serum fizyolojik (SF), grup 3’e ertapenem tek doz, grup 4’e ertapenem her gün günde bir doz intraperitoneal yolla verildi. Cerrahiden yedi gün sonra karın içi yapışıklıklar değerlendirildi, histopatolojik inceleme yapıldı, elde edilen asitesten mikrobiyolojik inceleme yapıldı. Sıçanlardan alınan kan örneklerinden TNF-α bakıldı. BULGULAR: Ertapenem uygulaması ile adezyon skoru anlamlı derecede azaldı (p<0.001) ve fibrozis skorları anlamlı derecede düşük olarak bulundu (p=0.005). Tüm gruplar arasında, antibiyotik uygulaması ile koloni sayısındaki azalma arasındaki ilişki anlamlı bulunmadı (p=0.109). Tek doz ertapenem verilen grup ile multipl (çok doz) ertapenem verilen grup arasında istatistiksel olarak fark saptanmadı (p=1). TARTIŞMA: Bu veriler ışığında septik karında, ertapenemle peritoneal lavajın adezyonu önlemede etkin olduğu görülmektedir. Tek doz ile çok doz antibiyotik uygulaması sonunda adezyon skorlarında fark saptanmadığından operasyon sonrası tek doz uygulamanın yeterli olabileceği düşünülmektedir. Sonuçların bir klinik çalışmada değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir. |
2. | Kafeik asit fenetil ester künt pulmoner kontüzyon modelinde pulmoner enflmasyon ve apoptozisi Nf-κβ aktivasyonunu azaltarak iyileştirir Caffeic acid phenethyl ester ameliorates pulmonary inflammation and apoptosis reducing Nf-κβ activation in blunt pulmonary contusion model İhsan KaraboğaPMID: 31475327 doi: 10.5505/tjtes.2018.51694 Sayfalar 433 - 439 AMAÇ: Pulmoner kontüzyon (PC), akciğer hasarı ve enflamasyon ile karakterize, hayatı tehdit eden önemli bir klinik durumdur. Kafeik asit fenetil ester (CAPE), güçlü antioksidan ve anti-enflamatuvar etkileri olan biyolojik bir ajandır. Bu çalışmada, CAPE’nin deneysel PC modelinde doku hasarı, nükleer faktör kappa-beta (Nf-κβ) aktivitesi, indüklenebilir nitrik oksit sentaz (iNOS) sentezi ve pulmoner apoptozis üzerindeki etkileri araştırıldı. GEREÇ VE YÖNTEM: Çalışmada 40 yetişkin Wistar albino sıçanı kullanıldı ve dört gruba ayrıldı: Kontrol, PC, PC + CAPE ve CAPE. CAPE, PC oluşumunu takiben yedi gün boyunca intraperitonal olarak uygulandı (dimetil sülfoksit içinde çözülmüş 10 umol/kg). Akciğer dokusunda ıslak/kuru ağırlık oranı belirlendi. Pulmoner doku hematoksilen-eosin ve masson trikrom histokimyasal boyaması ile ve taramalı elektron mikroskobu ile incelendi. Akciğerlerdeki Nf-κβ ve iNOS aktiviteleri indirekt immünhistokimyasal yöntemle belirlendi. Pulmoner apoptozis, TUNEL yöntemi ile tespit edildi. BULGULAR: Pulmoner kontüzyon grubunda artmış lökosit infiltrasyon skoru, pulmoner ödem, alveoler hasar ve artmış Nf-κβ ve iNOS aktiviteleri tespit edildi. CAPE uygulaması Nf-κβ ve iNOS aktivitelerini ve pulmoner apoptozu azaltmaktadır. TARTIŞMA: Çalışmanın sonuçları, CAPE’nin Nf-κβ ve iNOS enflamatuvar mediatörlerini baskılayarak doku hasarını engellediğini ettiğini açıkça göstermektedir. Ayrıca, CAPE’nin akciğer dokusunda koruyucu olduğunu ve terapötik bir ajan olarak kullanılabileceğini göstermektedir. |
KLINIK ÇALIŞMA | |
3. | Akut kolesistitde laparoskopik kolesistektominin zamanlaması: İlk 72 saat ve oksidatif stres belirteçlerinin önemi Same-admission laparoscopic cholecystectomy in acute cholecystitis: the importance of 72 hours and oxidative stress markers Zinet Asuman Arslan Onuk, Umut Rıza Gündüz, Ümit Koç, Esra Kızılateş, İsmail Gömceli, S. Halide Akbaş, Nurullah BülbüllerPMID: 31475320 doi: 10.14744/tjtes.2019.17807 Sayfalar 440 - 446 AMAÇ: Bu ileriye yönelik randomize çalışmanın amacı; akut kolesistitli (AK) hastalarda, hemen yapılan laparoskopik kolesistektomi (LK) ameliyatı ile medikal tedavi altında geçiktirilerek yapılan LK ameliyatının sonuçlarını kıyaslamaktır. Ayrıca ameliyat öncesi serumda bakılan oksidatif stres belirteçleri ile komplikasyon oranları arasındaki ilgiyi ortaya koymaktır. GEREÇ VE YÖNTEM: Bu çalışmaya AK tanılı 64 hasta dahil edildi ve hastalar rastgele iki gruba ayırıldı. Grup 1’deki (n=32) hastalara hemen LK uygulanırken, grup 2’deki (n=32) hastalara medikal tedaviyi takiben geciktirilmiş LK uygulandı. Tüm hastalar ilk yatışlarında ameliyat edildi. BULGULAR: Her iki grup arasında, komplikasyon, konversiyon oranları ve operasyon süreleri açısından istatistiksel anlamlı fark yoktur (p>0.05). Ameliyat sonrası hastanede yatış süresi grup 1’de istatistiksel olarak anlamlı oranda daha kısa olarak belirlendi (1.75 ve 2.93 gün; p=0.024). Sadece total antioksidan durumu (TAS) belirteci, grup 1’de anlamlı olarak yüksek çıkmış (p=0.017) fakat bu durum komplikasyon oranları ile korele bulunmamıştır. TARTIŞMA: Akut kolesistitli hastalarda, semptomların başlangıcından itibaren 72 saatten fazla zaman geçmesine rağmen, ilk başvuruda kolesistektomi güvenli bulunmuştur. Operasyon öncesi serum oksidatif stres belirteçleri ile komplikasyon oranları arasında korelasyon kurulamamıştır. |
4. | Acil serviste girişimsel sedasyon ve analjezi uygulanan hastalarda sedasyon derinliğini ölçmede EEG monitörizasyonu (Bispectral IndexTM) ile Ramsey Sedasyon Skalası’nın uyumluluğunun değerlendirilmesi Evaluation of the compliance between EEG monitoring (Bispectral IndexTM) and Ramsey Sedation Scale to measure the depth of sedation in the patients who underwent procedural sedation and analgesia in the emergency department Sinem Avci, Başak Bayram, Gonca Inanç, Nurfer Zehra Gören, Adile Oniz, Murat Ozgoren, Nese Colak OrayPMID: 31475325 doi: 10.5505/tjtes.2018.32627 Sayfalar 447 - 452 AMAÇ: Çalışmamızda girişimsel sedasyon ve analjezi uygulanan hastalarda sedasyon derinliğini takip etmede EEG monitörizasyonu (Bispectral Index™, BIS) ile ‘Ramsey Sedasyon Skalası’nın (RSS) uyumluluğunu ve gelişebilecek komplikasyonları tanımada kullanılabilirliğini belirlemeyi amaçladık. GEREÇ VE YÖNTEM: Çalışmamızda olguların belirli aralıklarla BIS ve RSS değerleri, gelişen komplikasyonlar ve yapılan müdahaleler değerlendirildi. BIS ve RSS değerlerinin uyumluluğu değerlendirildi. Komplikasyon görülen, görülmeyen olguların BIS değerleri karşılaştırıldı. BULGULAR: Tüm zaman dilimlerindeki BIS ve RSS değerlerinin ortalamaları karşılaştırıldığında aralarında yüksek derecede korelasyon saptandı (r=-0.989, p<0.001). Komplikasyon görülen olgularda 15. dk’daki BIS değerleri arasında istatistiksel anlamlı bir fark vardı (p=0.018). Olgular BIS değeri <70 ve ≥70 olarak iki gruba ayrıldı. BIS <70 olan grupta daha fazla komplikasyon görüldü (p=0.037). TARTIŞMA: Çalışmamızda RSS ve BIS monitörizasyonu aralarında yüksek derecede korelasyon saptandı. BIS monitörizasyonu, GSA takibinde rutin ve kişi bağımlı klinik skalalara alternatif, objektif bir monitörizasyon yöntemi olarak güvenle kullanılabilir ve komplikasyonları erken tanımada öncül bir gösterge olabilir. |
5. | Akut pankreatitte hematolojik parametrelerin değeri The value of hematological parameters in acute pancreatitis Akif Yarkaç, Ataman Kose, Seyran Bozkurt Babuş, Fehmi Ates, Gülhan Orekici Temel, Aydemir ÖlmezPMID: 31475331 doi: 10.5505/tjtes.2018.69857 Sayfalar 453 - 460 AMAÇ: Akut pankreatit (AP), acil serviste sık görülen bir enflamatuvar hastalıktır. Bu çalışmanın amacı, acil servise başvuru sırasında biliyer ve non-biliyer AP’li hafif ve şiddetli AP hastalarında C-reaktif protein (CRP) ve hematolojik parametrelerin rolünü değerlendirmektir. GEREÇ VE YÖNTEM: Kontrol grubu olarak 100 hasta ve acil serviste AP tanısı alan 168 hasta çalışmaya dahil edildi. Kontrol grubunun ve AP hastaların demografik bilgileri (yaş, cinsiyet), amilaz, lipaz, CRP, hematolojik parametreler (beyaz kan hücresi sayımı [WBC], ortalama trombosit hacmi [MPV], kırmızı hücre dağılım genişliği [RDW], trombosit sayımı [PLT], nötrofil-lenfosit oranı [NLR]) kaydedildi ve karşılaştırıldı. Hastalar, AP etiyolojisine göre biliyer ve nonbiliyer grup olarak ayrıldı. Hastalığın şiddetine göre, hafif ve şiddetli AP olarak iki grup oluşturuldu, aynı parametreler değerlendirildi. BULGULAR: Hasta ve kontrol grubu arasında WBC, CRP, NLR, MPV ve PLT değerleri arasında anlamlı fark bulundu (p<0.001). Ranson ve APECHE II skorlaması WBC, CRP ve NLR ile korele idi. Hafif ve şiddetli AP grupları arasında, hastanede yatış süresi, CRP, WBC ve NLR değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark vardı (CRP için p=0.003, diğerleri için p<0.001). Ciddi AP’de NLR’nin kestirim değeri 8.05, sensitivite %93.48, spesifite %86.89 ve AUC: 0.937 olarak bulundu (p<0.001). TARTIŞMA: Beyaz kan hücresi sayımı, CRP ve NLR gibi parametrelerin acil serviste diğer diagnostik ve prognostik araçlarla birlikte kullanılması, başvuru ve prognoz sırasında klinisyenlere kolaylık sağlayabilir. |
6. | Majör yanıklı hastalarda erken dönem fizyoterapinin biyokimyasal parametreler üzerine etkisi: Bir yanık merkezi deneyimi The effects of early physiotherapy on biochemical parameters in major burn patients: A burn center’s experience Murat Ali Çınar, Kezban Bayramlar, Ahmet Erkılıç, Ali Güneş, Yavuz YakutPMID: 31475319 doi: 10.5505/tjtes.2018.05950 Sayfalar 461 - 466 AMAÇ: Bu çalışma, majör yanıklı hastalarda erken dönem fizyoterapinin biyokimyasal parametreler üzerine etkisini araştırmak amacıyla planlandı. GEREÇ VE YÖNTEM: Çalışmaya, yaşları 21–47 arasında değişen 10 kadın (%50), 10 erkek (%50) toplam 20 hasta alındı. Çalışmaya alınan hastalar, tedavi ve kontrol gurubu olmak üzere iki gruba ayrıldı. Tedavi grubundaki hastalar, hastaneye yattıkları ilk günden itibaren rutin tedavilerine (tıbbi, cerrahi vs.) ek olarak haftada dört gün olmak üzere fizyoterapi programına alındı. Fizyoterapi programı; erken mobilizasyon ve ambulasyon eğitimi, pulmoner fizyoterapi, aktif ve pasif normal eklem hareketi egzersizleri gibi parametreleri içermekteydi. Tedavi günleri salı, çarşamba, perşembe ve cuma günü olarak belirlendi. Pazartesi ameliyat günü olduğundan hastalara tedavi yapılamadı. Kontrol grubu, çeşitli nedenlerden dolayı fizyoterapi alamayan hastalardan oluşturuldu. Çalışmaya dahil edilen tüm hastaların hastaneye yatışlarından itibaren altı hafta boyunca haftalık olarak değerlendirmeleri yapıldı. Değerlendirmede demografik bilgiler, yanık hasarının özellikleri, C-reaktif protein, fibronektin, transferrin ve prealbumin gibi parametrelere bakıldı. BULGULAR: Çalışmadan elde edilen sonuçlara bakıldığında; tüm biyokimyasal parametrelerde tedavi grubu lehine anlamlı olduğu gözlendi (p<0.05). Prealbuminde tedavi grubunda ikinci haftadan itibaren anlamlı bir yükselme görüldü (p<0.05). Fibronektinde de tedavi grubunda dördüncü haftadan itibaren anlamlı bir artış gözlendi (p<0.05). TARTIŞMA: Erken fizyoterapi yanık tedavisinin önemli bir parçasıdır. Majör yanık sonrası görülen hipermetabolik cevabın etikisinin azaltılmasında, erken dönem fizyoterapinin etkili olabileceği görüşündeyiz. Ancak çok merkezli ve daha geniş çalışmalara ihtiyaç vardır. |
7. | Akut apandisitte serum ürokinaz-tipi plazminojen aktivatör reseptörünün tanısal değeri The diagnostic value of serum urokinase-type plasminogen activator receptor in acute appendicitis Ali Aygün, Mücahit Günaydin, Ömer Vefik Özozan, Murat Cihan, Murat KarakahyaPMID: 31475329 doi: 10.14744/tjtes.2019.55623 Sayfalar 467 - 473 AMAÇ: Acil servise sağ alt kadran ağrısı ile başvuran erişkin hastalarda serum ürokinaz-tipi plazminojen aktivatör reseptörü (uPAR) düzeylerini ölçmek ve bu parametrenin akut apandisit (AA) tanısında bir biyokimyasal belirteç olup olamayacağını araştırmayı planladık. GEREÇ VE YÖNTEM: Çalışmaya Mayıs 2018–Aralık 2018 tarihleri arasında acil servise başvuran ve AA tanısı konularak ameliyat edilen 18 yaş ve üzeri hastalar dahil edildi. Çalışmaya AA (Grup A) ile uyumlu cerrahi patoloji sonuçları olan 84 hasta, AA (Grup B) ile uyumlu olmayan cerrahi patoloji sonuçları olan 26 hasta ve 55 sağlıklı kontrol grubu dahil edildi. Hastalardan başvuru anında alınan venöz kan örneklerinden serum uPAR seviyeleri ölçüldü. BULGULAR: Grup A’da ortalama uPAR düzeyleri 4.53±3.47 ng/mL, Grup B’de 1.13±1.63 ng/mL ve kontrol grubunda 0.80±1.21 ng/mL idi. Grup A hastaların serum uPAR düzeyinin Grup B ve kontrol grupların serum uPAR düzeyleri ile karşılaştırılmasında istatiksel olarak anlamlı fark bulundu (p<0.05). TARTIŞMA: uPAR, AA hastalarında kontrol grubu ve cerrahi olarak AA dışı patoloji saptanan hastalara göre anlamlı olarak yüksek bulundu. Serum uPAR değerleri erişkin hastalarda AA tanısında yardımcı tetkik olarak kullanılabilir. |
8. | Çocuklarda motosiklet ispitli tekerlek yaralanmaları: Önlenebilir bir kaza Motor cycle spoke wheel injuries in children: A preventable accident Fatima Naumeri, Bilal Qayyum, Nadeem Ilahi Cheema, Muhammad Sohail, Muhammad Mustehsan BashirPMID: 31475318 doi: 10.14744/tjtes.2019.04052 Sayfalar 474 - 478 AMAÇ: Motosiklet kullanımının neden olduğu ispitli tekerlek yaralanmasının görülme sıklığı artmaktadır. Bu yaralanmalar küçük yumuşak doku laserasyonundan yoğun ezilme yaralanmalarına kadar uzanır. Bu çalışmanın amacı ispitli tekerlek yaralanmalarının mekanizmasını, özelliklerini, insidansını ve tedavisini değerlendirmektir. GEREÇ VE YÖNTEM: Çocuk cerrahisi acil servisinde Ocak 2014–Aralık 2017 tarihleri arasında başvuran, ispitli tekerlek yaralanmaları ile başvuran tüm çocukların verileri analiz edildi. Tedavi planıyla birlikte yaralanma insidansı, mekanizması ve özellikleri kaydedildi. Takipteki hastalar değerlendirilerek sonuç değerlendirildi. BULGULAR: Çalışmaya alınan toplam hasta sayısı 120, yaralanmanın insidansı ise %21.7 idi. Yaş ortalaması 8.03±2.28 yıl idi. Yüz bir adet yaralı erkek hasta mevcuttu. Hastalar ve yolcular motosiklete ata biner gibi oturuyorlardı. Hastaların çoğu ayakkabı giyiyordu ve esasen sağ ayağın arka kısmı yaralanmıştı. Elli beş (%45.8) hastada ikinci ve 55 (%45.8) hastada üçüncü derece yaralanma görüldü. Yirmi yedi hastada (%22.5) flep kullanılması gerekti. Tüm hastalar ayaktan takip edildi. TARTIŞMA: Bu tuzaklanma yaralanmalarının insidansının arttığına dikkat çekmekle birlikte farklı tedavi teknikleri kullanarak hastalarımızda tatmin edici sonuçlar aldık. Bu kadar feci yaralanmaları önlemek için güvenlik protokollerinin uygulanmasını öneriyoruz. |
9. | Fournier gangreni: Otuz altı olgunun incelenmesi Fournier’s gangrene: Review of 36 cases Selahattin Çalışkan, Emrah Özsoy, Mustafa Sungur, Hasan Tahsin GözdaşPMID: 31475324 doi: 10.14744/tjtes.2019.30232 Sayfalar 479 - 483 AMAÇ: Fournier gangreni (FG) günlük üroloji pratiğinde çok nadir görülen bir hastalıktır. Tıbbi gelişmelere rağmen, FG’de mortalite hala yüksektir. İlave girişimlerin ve mortalitenin düşürülmesi için erken tanı çok önemlidir. Bu çalışmada, on yıl süresince iki merkezde izlenen FG’li hastaların özelliklerini sunmayı amaçladık. GEREÇ VE YÖNTEM: Fournier gangrenli hastaların tıbbi kayıtları geriye dönük gözden geçirildi. Hastaların özellikleri, etken patojenler, laboratuvar bulguları ve tedavi yaklaşımları değerlendirildi. BULGULAR: Ocak 2008–Şubat 2018 tarihleri arasında başvuran 35’i erkek ve biri kadın olmak üzere toplam 36 FG olgusu çalışmaya alındı. Hastaların yaş ortalaması 59.27±12.91 idi. Hastanede kalış süresi ortalama 19±10.44 gündü. En sık predispozan faktör 28 hastada bulunan diyabetes mellitus idi. İki hastada prostat kanseri ve bir hastada kronik lenfoblastik lösemi olmak üzere üç hastada malignite saptandı. İki hastada karaciğer sirozu ve bir hastada da Behçet hastalığı ve sedef hastalığı vardı. Dokuz hastanın yara kültüründen mikrobiyolojik etken izole edilmiştir. Acil cerrahi debridman sonrası nitrofurazone (Furacin) ile günlük pansuman yapıldı. Gerektiğinde ilave debridman gerçekleştirildi. On hastaya orşiektomi uygulandı, bunlardan ikisi iki taraflı orşiektomi idi. Bir hasta hastaneye başvurusunun yedinci gününde sepsis nedeniyle kaybedildi. TARTIŞMA: Fournier gangreni yüksek mortalite oranı ile hayatı tehdit edici bir ürolojik acildir. Geniş spektrumlu antibiyotikler ve acil cerrahi müdahale mortaliteyi önlemektedir. |
10. | Travmatik torakolomber bileşke yaralanmalı hastalarda steroidin nörolojik sonuçlar üzerine etkisi The effects of steroids in traumatic thoracolumbar junction patients on neurological outcome Kemal Ilik, Fatih Keskin, Mehmet Fatih Erdi, Bülent Kaya, Yaşar Karataş, Erdal KalkanPMID: 31475333 doi: 10.5505/tjtes.2018.86721 Sayfalar 484 - 488 AMAÇ: Bu çalışmada metilprednizolonun torakolomber bileşke (T10-L1) kırıkları ile beraber spinal kord yaralanması olan hastalarda nörolojik sonuçlarına etkisi değerlendirildi. GEREÇ VE YÖNTEM: Eylül 2008–Ocak 2015 ayları arasında torakolomber bileşke kırığı nedeniyle ameliyat ettiğimiz 182 hastanın bilgileri geriye dönük olarak değerlendirildi. Hastalar iki gruba ayrıldı. Grup 1; erken cerrahi ile beraber metilprednizolon tedavisi uygulanan grup iken, Grup 2; metilprednizolon tedavisi verilmeyen sadece erken cerrahi uygulanan gruptu. Hastaların ilk başvuruda ve son muayene kayıtlarına göre motor indeks skorları Amerikan Spinal Yaralanma Birliği (ASIA) skalasına göre değerlendirildi. Sonuçlar istatistiki olarak karşılaştırıldı. BULGULAR: Grup 1’de ortalama takip süresi 14.4±1.4 iken Grup 2’de 13.6±1.7 idi. Hastaların başlangıçta ve son muayene kayıtlarında ASIA skorları benzerdi (p>0.05). Komplikasyon oranı ise Grup 1’de belirgin şekilde yüksekti (p<0.05). TARTIŞMA: Bulgularımıza göre spinal kord yaralanması olan hastalarda steroidin nörolojik sonuçlar üzerine belirgin faydalı etkisi yoktur ve yan etkisiyle komplikasyon oranını arttırmaktadır. |
11. | Pelvik kırıklar ve bağlantılı yaralanmaların ilişkisi: Pelvik travmalı 471 hastanın istatistiksel analizi Correlation of pelvic fractures and associated injuries: An analysis of 471 pelvic trauma patients Mehmet Saydam, Mutlu Şahin, Kerim Bora Yilmaz, Selim Tamam, Gökhan Ünlü, Halis Atilla, Yenel gürkan bilgetekin, İdil Güneş Tatar, Pervin Demir, Melih AkıncıPMID: 31475332 doi: 10.5505/tjtes.2018.72505 Sayfalar 489 - 496 AMAÇ: Pelvik yaralanmaların büyük çoğunluğu yaşamı tehdit etmemesine rağmen, ilişkili yaralanmaların heterojen doğası sebebiyle, açıklığa kavuşmasına ihtiyaç vardır. Bu çalışmanın amacı, kapalı pelvik travmalı hastalarda ilişkili pelvik ve ekstra pelvik organ yaralanmalarını araştırmaktır. GEREÇ VE YÖNTEM: Bu geriye dönük çalışma, acil servise pelvik kırık tanısı ile başvuran 471 erişkin hasta ile yapıldı. Kırık tipi, eşlik eden viseral organ yaralanmaları, demografik veriler, operasyon şekli, mortalite oranları kaydedildi ve istatistiksel olarak analiz edildi. BULGULAR: AO sınıflamasına göre genel cerrahi kliniği veya diğer cerrahi klinikler tarafından yapılan operasyonların oranı istatistiksel olarak farklılık göstermemiştir (p=0.118). A0-A2, A3 ve B1 kırık tiplerinde, genel cerrahi kliniğinin operasyon oranı anlamlı bir farklılık göstermemiştir. Bununla birlikte, ekstrapelvik cerrahi geçiren hastaların çoğu AO A2 ve A3 gibi hafif şiddetteki pelvik travmalı hastalardı. Toplamda 31 hasta hayatını kaybetti, bunların 17’si AO-A2 tipi kırığı olan hastalardı. Ortopedi dışı ameliyat olanlar ile normal abdominal ultrasonografi sonuçları arasında anlamlı bir fark olduğu saptandı (p<0.001). Yapılan tüm tip ameliyatlar ve normal abdominal bilgisayarlı tomografi sonuçları arasında (p=0.215) anlamlı bir fark yoktu. TARTIŞMA: Pelvis kırığı olan hastaların yönetiminde, türüne ya da evresine bakılmaksızın, ilişkili yaralanmaların gözden kaçırılmamasına dikkat edilmelidir. Hastanın hemodinamik durumu stabilize edildikten sonra erken kan ve görüntüleme testleri yapılmalıdır. |
12. | Pnömomediastinumların klinik deneyimlere dayalı olarak karşılaştırılması A comparative study of pneumomediastinums based on clinical experience Ersin Sapmaz, Hakan Işık, Deniz Doğan, Kuthan Kavaklı, Hasan ÇaylakPMID: 31475317 doi: 10.14744/tjtes.2019.03161 Sayfalar 497 - 502 AMAÇ: Pnömomediastinum (PM) mediastende hava varlığını tanımlayan terimdir. Ayrıca mediastinal anfizem olarakta tanımlanmıştır. PM, spontan PM (SPM) ve sekonder PM (ScPM) olarak adlandırılan iki alt gruba ayrılır. GEREÇ VE YÖNTEM: Şubat 2010 ve Temmuz 2018 arasında tanı konulan PM’nin karşılaştırmalı geriye dönük bir çalışması sunuldu. Kırk hasta karşılaştırıldı. Hasta öyküsü, fiziksel özellikleri, semptomları, muayene bulguları, hastanede kalış süresi, tedavileri, klinik süreci, nüks ve komplikasyonları ile ilgili klinik veriler dikkatli bir şekilde araştırıldı. SPM, travmatik PM (TPM) ve iyatrojenik PM (IPM) olan hastalar karşılaştırıldı. BULGULAR: SPM 14 hastada (%35) tespit edildi. ScPM grubunda; 16 hastada (%40) TPM, 10 hastada (%25) iyatrojenik PM tespit edildi. SPM grubunda en sık bildirilen semptomlar göğüs ağrısı, dispne, subkütanöz amfizem ve öksürük idi. Tanıyı doğrulamak ve olası bulguları değerlendirmek için tüm hastalara BT uygulandı. Tüm hastalara mediastiniti önlemek için profilaktik antibiyotik reçete edildi. TARTIŞMA: Bu çalışmanın temel amacı, travma ve travma dışı hastalardaki PM’lerin klinik farklılıklarını ve yönetimini değerlendirmektir. Pnömomediastinumun klinik spektrumu, benign mediastinal anfizemden mediastinal yapıların perforasyonu nedeniyle ölümcül bir mediastinite kadar değişebilir. Birçok çalışmada sadece SPM pek çok açıdan değerlendirilmiştir, ancak travmatik ve travmatik olmayan PM’lerin değerlendirmesini ve yönetimini karşılaştıran daha az çalışma vardır. Sadece toraks bölgesine sınırlı travma geçiren ve görüntüleme çalışmalarında mediastinal organ hasarı olmadığı gösterilen TPM’li hastalar, mediastinal organ yaralanmasına sahip olmayan SPM hastalar gibi takip ve tedavi edilebilir. |
13. | Fitobezoara bağlı akut mekanik intestinal obstrüksiyon için tedavi stratejilerinin tartışılması: Tek merkezli geriye dönük bir çalışma Discussing treatment strategies for acute mechanical intestinal obstruction caused by phytobezoar: A single-center retrospective study Ali Fuat Kaan Gök, Recep Erçin Sönmez, Tarık Recep Kantarcı, Adem Bayraktar, Selman Emiroğlu, Mehmet İlhan, Recep GüloğluPMID: 31475322 doi: 10.14744/tjtes.2019.24557 Sayfalar 503 - 509 AMAÇ: Bu çalışmanın temel amacı, fitobezoarın neden olduğuı ileus ile ilgili klinik sonuçlara dayanan tedavi stratejilerini tartışmaktır. GEREÇ VE YÖNTEM: Aralık 2012 ve Aralık 2018 yılları arasında fitobezoar tanısı alan toplam 25 hasta geriye dönük olarak değerlendirildi. Farklı seviyelerde gastrointestinal (GI) tıkanıklığa yol açmış fitobezoarlara bağlı akut mekanik bağırsak obstrüksiyonu olan hastalar çalışmaya alındı. Hastaların klinik verileri (klinik bulgular, laboratuvar sonuçları, radyolojik değerlendirmeler, tedavi yöntemleri) değerlendildi. BULGULAR: Çalışmaya 25 hasta dahil edildi. Yirmi beş hastanın 13’ü kadındı (%52). Ortanca yaş 60 (31–84) yıldı ve toplam ortanca kalış süresi yedi (2–28) gündü. On üç hastada (%72) geçirilmiş abdominal cerrahi olduğu tespit edildi. İki hasta (%8) konservatif olarak takip edildi, 20 (%80) hastaya cerrahi müdahale gerekti. Bir hastaya (%4) önceki endoskopik girişim ile parçalanan bezoar parçaları yüzünden oluşan distal ileal obstrüksiyon nedeniyle cerrahi girişim uygulandı. Ameliyat sonrası dönemde hastaların üçünde cerrahi alan enfeksiyonu, yara ayrılması ve ameliyat sonrası ileus gibi komplikasyonlar geliştiği saptandı. Sadece milking yapılan grup ile gastrotomi/enterotomi grupları arasında hastanede yatış süresi ve ameliyat sonrası komplikasyonlar açısından fark olmadığı saptandı. Bir hasta ameliyat sonrası 13. günde çoklu organ yetersizliği nedeniyle öldü. Mortalite oranı %4 olarak saptandı. TARTIŞMA: Fitobezoar kaynaklı akut mekanik bağırsak tıkanıklığı ile başvuran seçilmiş olgularda konservatif yaklaşım uygulanarak, önemli cerrahi müdahale gerekmeksizin uygun klinik iyileşme sağlanabilir. Ancak konservatif tedaviye yanıt alınamayan olgularda cerrahi tedavi mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Enterotomi yapılan bağırsak segmentinin dikkatlice seçilmesi güvenli cerrahi için önemlidir. |
14. | Akut apandisit gibi bulgu veren apendiks karsinoid tümörleri Carcinoid tumors of appendix presenting as acute appendicitis Bora Barut, Fatih GönültaşPMID: 31475334 doi: 10.5505/tjtes.2018.99569 Sayfalar 510 - 513 AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, kliniğimizde akut apandisit tanısıyla apendektomi yapılan ve histopatolojik inceleme sonucunda apendiks karsinoid tümörü tespit edilen hastalara ait verilerimizi sunmaktır. GEREÇ VE YÖNTEM: Ocak 1999–Eylül 2018 tarihleri arasında akut apandisit ön tanısı ile apendektomi yapılan hastalar içinden histopatolojik olarak apendiks karsinoid tümörü tespit edilen hastaların sonuçları geriye dönük olarak incelendi. BULGULAR: Bu tarihler arasında toplam 2778 hastaya akut apandisit tanısı ile apendektomi yapıldı. On iki (%0.43) hastada apendiks karsinoid tümörü tespit edildi. Dört (%33.3) hasta erkek, sekiz (%66.7) hasta ise kadındı. Medyan yaş 37.5 yıl (21–60) idi. Medyan tümör çapı 0.7 cm (0.1–2.5) idi. Hiçbir hastada perfore apandisit gözlenmedi. On bir (%91.7) hastaya sadece apendektomi yapılırken, bir (%8.3) hastaya sağ hemikolektomi yapıldı. Medyan takip süresi 41.5 ay (22–49) olup hiçbir hastada nüks izlenmedi. TARTIŞMA: Apendiks karsinoid tümörleri oldukça nadir görülürler. Genellikle semptomsuz seyreder. Tanı çoğunlukla akut apandisit nedeniyle apendektomi yapıldıktan sonra histopatolojik incelenme sonucu, insidental olarak konulur. Apendiks karsinoid tümörlerinin tedavisi tümör boyutu, yerleşim yeri, lenfovasküler ve mezoapendiks invasyon varlığı, mitotik aktivasyon oranı ve Ki67 seviyesi ile doğrudan ilişkili olduğundan patoloji sonuçlarının takip edilmesi son derece önemlidir. |
15. | İpsilateral kalça ağrısı ve femur şaft kırıkları: Herhangi bir ilişki var mı? Ipsilateral hip pain and femoral shaft fractures: is there any relationship? Ramadan Ozmanevra, Nihat Demirhan Demirkiran, Onur Hapa, Ali Balci, Hasan HavitciogluPMID: 31475328 doi: 10.5505/tjtes.2018.52543 Sayfalar 514 - 519 AMAÇ: Yüksek enerjili travmalar dünya çapında yaygın karşılaşılan olaylardır. Politravma olgularında gözden kaçan boyun kırıklarının oranı da yüksektir. Daha önce yapılan çalışmalar artiküler (eklem içi) kalça patolojilerinin, özellikle de boyun kırıklarının femoral şaft kırıkları ile ilişkili olduğunu göstermiştir. Bu çalışmanın amacı travmatik femoral şaft kırığını takiben eklem içi kalça patolojisi olgularını tanımlamaktır. Bu çalışmanın araştırma sorusu “Femur şaft kırıklarından sonra femur boynu kırılmayan hastaların kalça eklemlerinde ne oluyor?” dur. GEREÇ VE YÖNTEM: Femur şaft kırığı tanısı konan ve ameliyat edilen hastalar (intramedüller fiksasyon veya plak uygulaması) çalışmaya alındı. En az altı ay takip edilen ve desteksiz bağımsız yürüme yeteneğine sahip hastalar AO/OTA kırık sınıflamasına göre gruplandırıldı. Hastalara derin anterior kasık ağrısı soruldu ve belirtilen şikayetleri olan hastalar aranarak fizik muayene ve kalça görüntüleme (X-ray ve manyetik rezonans artrografi [MRA]) yapıldı. BULGULAR: İki hastada labral yırtık tespit edildi. MRA ile femur boynu osseöz bump 16 kalçadan üçünde bulundu. Gluteal tendinosis veya gözyaşı ve herniasyon pit (çukurunun) varlığının değerlendirilmesi, 16 kalçadan üçünde tespit edilmiştir. Bir hastada osteofit varlığı belirlendi. MRA ile, 16 kalçadan üçünde birden fazla tipte intra-artiküler (eklem içi) patoloji tanımlandı. Femur boynu osseöz bumpı olan iki hastaya da herniasyon pit olarak ek kalça patolojisi tanısı konuldu. TARTIŞMA: Femur şaft kırığı öyküsü olan hastalarda kasık önü ağrısı her zaman implantlarla ilişkili değildir. Ortopedik cerrahlar, şiddetli alt ekstremite travması sonrası kalıcı kalça ağrısı olan hastalarda eklem içi kalça patolojilerinden şüphelenmelidirler. |
OLGU SERISI | |
16. | Ağır yanık hastalarının tedavisinde deri eşdeğeri Nevelia® deneyimimiz Our experience with dermal substitute Nevelia® in the treatment of severely burned patients Hakan Yiğitbaş, Erkan Yavuz, Evrim Beken Özdemir, Onder Onen, Halime Hanim Pençe, Serhat Meriç, Atilla Çelik, Fatih Çelebi, Ahmet Cinar Yasti, Tansel Sapmaz, Aydın Zilan, Mustafa TuranPMID: 31475321 doi: 10.14744/tjtes.2019.24358 Sayfalar 520 - 526 AMAÇ: Bu araştırma, ağır yanık hastalarının tedavisinde deri eşdeğeri, Nevelia®’nın etkinliğini ve güvenliğini geriye dönük olarak değerlendirmeyi amaçlamaktadır. GEREÇ VE YÖNTEM: Mayıs 2017–Mayıs 2018 tarihleri arasında çalışmamıza 20 ağır yanıklı hasta alındı. Eskarektomiden sonra yara tedavi protokolü iki aşamalı bir prosedürle uygulandı. Deri eşdeğeri implantasyonunu kısmi kalınlıkta deri grefti takip etti. Ameliyat ihtiyacı, komplikasyonlar, hastanede kalış süresi ve genel sağkalım analiz edildi. BULGULAR: Yaş ortalaması 40.1±4 (18–86), kadın/erkek: 5/15 idi. Ortalama yanma yüzey alanı %50.1±2 (dağılım, 25–96) idi. Yanık travmalarının ve yandaş hastalıklarının ciddiyeti nedeniyle iki hasta kaybedildi. Olgularda greft, Nevelia®’uygulamasından ortalama 21.2 gün sonra yapıldı. Nevelia® kaynaklı herhangi bir komplikasyon gelişmedi. Hastalar ortalama 55.2±4 günde taburcu edildi. TARTIŞMA: Bu çalışma Nevelia®’nın düşük komplikasyon oranları ve kısa hastanede yatış süresi ile ağır yanık hastalarında güvenli ve etkili bir şekilde kullanılabileceğini göstermiştir. |
OLGU SUNUMU | |
17. | Kaza sonucu oluşmamış, yaralı bebekte tel taraflı iskemik retinopati ve iki taraflı subdural kanama: Bir oftalmolojik yaklaşım Unilateral ischaemic retinopathy and bilateral subdural haemorrhage in an infant with non-accidental injury: An ophthalmological approach Chye Li Ee, Azlindarita Aisyah Mohd Abdullah, Amir Samsudin, Nurliza KhaliddinPMID: 31475330 doi: 10.5505/tjtes.2018.57059 Sayfalar 527 - 530 Kaza sonucu oluşmayan yaralanma (KSOY) dünya ölçeğinde sık görülmeyen bir sorun olup bebeklerde önemli morbidite ve mortaliteye yol açmaktadır. Klinik öyküyle uyumlu olmayan retina veya subdural kanamaların veya ensefalopatinin varlığı yüksek olasılıkla KSOY’yi düşündürür. Bu çalışmada acil servise çok hızlı başlangıçlı yinelenen generalize tonik-klonik nöbetlerle gelen üç aylık bir bebeği raporluyoruz. Travma öyküsü veya dışardan görünür belirti yoktu. Kız bebekte iki taraflı subdural kanamalar ve atipik tek taraflı iskemik retinopati saptanmıştır. Retinal fotokoagülasyon uygulaması sonucu vitröz ve retina kanamalarının kaybolduğu görülmüştür. Ancak bu gözde görme pek geri dönmemiştir. Bulgular, intrakranyal kanama ve tek taraflı retina kanamaları olan bebeklerde yüksek olasılıkla KSOY’den kuşkulanılması gerektiğini göstermiştir. |
18. | Ateşli silah yaralanması nedeniyle birden fazla abdominal cerrahi operasyon geçiren bir hastada rastlantısal olarak bulunan heterotopik mezenterik ve omental ossifikasyon Heterotopic mesenteric and omental ossification incidentally found in a patient with multiple abdominal surgical operations because of gunshot injury Süleyman Utku Çelik, Rahman Şenocak, Oğuz HançerlioğullariPMID: 31475326 doi: 10.5505/tjtes.2018.44014 Sayfalar 531 - 534 Heterotopik mezenterik ve/veya omental ossifikasyon, karın boşluğunda görülen kemik benzeri bir lezyondur. Bu nadir rastlanan klinik tablonun etiyolojisi belirsizdir, ancak bu hastaların çoğunda künt veya penetran abdominal travma veya cerrahi komplikasyonlar nedeniyle çoklu cerrahi girişim öyküsü vardır. İntraabdominal heterotopik ossifikasyon semptomsuz olabileceği gibi bağırsak tıkanıklığı semptomlarına veya bağırsak perforasyonu gibi ciddi bir komplikasyona neden olabilir. Kemikleşme benzeri oluşumlar, nadir görülmesi nedeniyle, bazen gözden kaçabilmekte ya da yanlış teşhis edilerek intraabdominal malignite veya opak kaçağı ile karıştırılabilmektedir. Bu sebeple cerrahlar, bu olağandışı tabloyu özellikle daha önceden geçirilmiş bir abdominal cerrahi öyküsü olan hastalarda akıllarında bulundurmalıdır. Bu yazıda, ateşli silah yaralanması nedeniyle çok sayıda abdominal cerrahi işlem geçiren 41 yaşında bir erkek hastada rastlantısal olarak karşılaşılan heterotopik mezenterik ve omental ossifikasyon olgusunu sunuyoruz. |