DERLEME | |
1. | Yanık yaralanmaları tedavi algoritması Guideline and treatment algorithm for burn injuries Ahmet Çınar Yastı, Emrah Şenel, Mutlu Saydam, Geylani Özok, Atilla Çoruh, Kaya YorgancıPMID: 25904267 doi: 10.5505/tjtes.2015.88261 Sayfalar 79 - 89 Yanık yaralanmaları diğer pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de üzerinde durulması gereken bir sağlık problemidir. Bu hastaların erken dönem yönetimleri sonraki dönem morbiditesi ve mortalitesi için çok önemlidir. Bu nedenle Sağlık Bakanlığı, Yanık Bilim Komisyonu katkılarıyla hazırlanan “Ulusal Yanık Tedavi Algoritması”nı hazırladı. Bu algoritmanın temel amacı, yanık kazazedeleri deneyimli yanık merkezlerine ulaşana değin klinisyenlere kılavuzluk yapmaktı. Bu algoritmanın içeriği ilk yardım, başlangıç yönetimi, resüsitasyon ve transfer politikasıdır. Konsey, algoritma üzerindeki çalışmalarına 2011 yılında başladı. Genel cerrahların, çocuk cerrahlarının, estetik plastik ve rekonstrüktif cerrahların, anestezistlerin ve yoğun bakım klinisyenlerini içeren çok sayıda konsültanlar ilk taslağı hazırladı ve bu sekiz Sağlık Bakanlığı eğitim ve araştırma hastanesine, dört üniversiteye ve yedi sivil toplum kuruluşuna iletildi. 2012 yılının son çeyreğinde, algoritmaya son şekli verildi ve Bilim Komisyonu tarafından onaylandı. Sonrasında Sağlık Bakanlığı tarafından onaylanarak yayınlandı. |
DENEYSEL ÇALIŞMA | |
2. | Tibiofibularis anterior ligamanının ayak bileği eklemi biyomekaniğine etkisi The effects of tibiofibularis anterior ligaments on ankle joint biomechanics Ahmet Karakaşlı, Mehmet Erduran, Lütfü Baktıroğlu, Aydın Büdeyri, Didem Venüs Yıldız, Hasan HavıtçıoğluPMID: 25904268 doi: 10.5505/tjtes.2015.27163 Sayfalar 90 - 95 AMAÇ: Bu çalışmanın amacı duruş fazında aksiyel yüklenme altında insan ayak bileğinin anterior inferior tibiofibularis ligamanının (AITFL) biyomekanik davranışını değerlendirmektir. Duruş fazında ayak bileği stabilitesine AITFL’nin etkisini araştırmak için in vitro ardaşık deneysel bir düzenek simüle edildi. GEREÇ VE YÖNTEM: Aksiyel kompresyon gerçekleşirken nötral posizyonda ayağın anterior yerdeğişimi ve distal tibianın posterior yerdeğişimi ölçümü iki non-kontakt vidyo ekstansiyometre ile gerçekleştirildi. Sekiz taze donmuş ve anatomik olarak sağlam insan kadavra ayak bileği örnekleri test edildi. Aksiyel kompresyon test makinesi, duruş fazında aksiyel ayak bileği yüklenmesini simüle etmek için 0’dan 800 Newton’a kadar yüklenme ile ve 5 mm/dk yükleme hızında kullanıldı. BULGULAR: AITFL-sağlam ve AITFL-kesilmiş örneklerde anteroposterior yerdeğiştirme arasında istatistiksel olarak anlamlı fark gözlendi. Ortalama AITFL-sağlam ayak bileği anteroposterior yerdeğişimi 1.28±0.47 mm idi. Ortalama AITFL-kesik ayakbileği anteroposterior yerdeğişimi 2.06±0.7 mm idi. TARTIŞMA: Sonuç olarak, ayak bileği nötral pozisyondayke AITFL’nin biyomekanik özellikleri hakkında bazı nümerik ve kantitatif bilgi vermektedir. Acil serviste ayak bileği distorsiyon sonrası AITFL yaralanması teşhisi ve tedavisi önemlidir. Ayak bileği biyomekaniği AITFL yaralanmaları sonrası etkilenmekte ve instabilite gelişmektedir. |
3. | Kafeik asit fenetil esterin akut spinal kord hasarı sonrasında enflamatuvar sitokinler üzerine etkisi The effects of caffeic acid phenethyl ester on inflammatory cytokines after acute spinal cord injury Hakan Ak, İsmail Gülşen, Tamer Karaaslan, İlker Alaca, Aydın Candan, Havva Koçak, Tugay Atalay, Asuman Çelikbilek, İsmail Demir, Tevfik YılmazPMID: 25904269 doi: 10.5505/tjtes.2015.33848 Sayfalar 96 - 101 AMAÇ: Bu çalışmada, akut spinal kord hasarı sonrası erken dönemde kafeik asit fenetil esterin (KAFE) enflamatuvar sitokinlerden interlökin 1 beta (IL-1β) ve tümör nekrotizan faktor alfa (TNF-α) üzerine etkisini ve histopatolojik olarak KAFE’nin olası iyileştirici etkisini araştırmak amaçlandı. GEREÇ VE YÖNTEM: Çalışmada ağırlıkları 250-300 gram arasında değişen 48 Wistar-Albino cinsi sıçan kullanıldı. Denekler üç gruba ayrıldı. Her grup kendi altında iki alt gruba ayrıldı. 1a grubu kontrol grubu olup bu grupta yalnızca laminektomi yapıldı. Grup 1b’de laminektomi sonrası anevrizma klibi ile travma oluşturuldu. İkinci gruptaki deneklerde travma oluşturulduktan yarım saat sonra serum fizyolojik sistemik olarak verilip birinci ve altıncı saatte denekler sakrifiye edildi. Üçüncü grupta travma oluşturulmuş deneklere yarım saat sonra sistemik yoldan KAFE verildi ve bu denekler birinci ve altıncı saatte sakrifiye edildi. Sakrifikasyon öncesi kalpten alınan kanda ELİSA kitleri ile serum IL-1β ve TNF-α düzeyleri ölçüldü. Hasarlanmış kordan alınan doku örneklerinde histopatolojik değerlendirme yapıldı. BULGULAR: Kafeik asit fenetil esterin verilen grupta TNF-α ve IL-1β düzeylerinin azaldığı tespit edildi. Histopatolojik değerlendirmede KAFE verilen grupta hemoraji ve nekroz oranında azalma tespit edildi. TARTIŞMA: Akut spinal kord hasarı sonrası erken dönemde KAFE enflamatuvar sitokinlerden TNF-α ve IL-1β düzeylerini baskılamaktadır ve hasar sonrası iyileşmeye katkıda bulunmaktadır. |
4. | Total lökosit ve nötrofil sayısı negatif apandektomilerin azaltılmasını sağlayan belirteçlerdir Total Leukocyte and Neutrophil count as preventive tools in reducing negative appendectomies Muhammad Salman Rafiq, Mah Muneer Khan, Ataullah Khan, Bilal AhmadPMID: 25904270 doi: 10.5505/tjtes.2015.29626 Sayfalar 102 - 106 AMAÇ: Negatif apandektomiler gereksiz hasta kabullerine neden olarak, sağlık hizmetlerine yük ve mali külfet getirmektedir. Bu çalışma, negatif apendektomilerin azaltılmasında total lökosit ve nötrofil sayılarını değerlendirmek üzere yürütüldü. GEREÇ VE YÖNTEM: Hastaneye kabul edilen ve apandektomi geçiren hastaların verileri incelendi. Değişik kestirim noktaları için total lökosit ve nötrofil sayılarının alıcı işletim karakteristik eğrisi (ROC) analizi hesaplandı. Optimal duyarlılık, özgüllük, genel doğruluk derecesi ve eğrisi altında kalan alan belirlendi. BULGULAR: Toplam 408 hastada cerrahi değerlendirmeye göre gerçek ve negatif apandisit oranları %72.1 (n=294) ve %27.9 (n=114) iken histopatolojik olarak bu oranlar sırasıyla %76.2 (n=311) ve %23.8 (n=97) idi. Total lökosit sayımının optimal kestirim değeri olan >11.9x109/L, %87.14 duyarlılık ve %91.75 özgüllüğe sahipti. Total nötrofil sayısının optimal kestirim değeri olan >7.735x109/L %98.71 duyarlılık ve %91.75 özgüllüğe sahipti. Total lökosit ve nötrofil sayıları için eğri sırasıyla 0.9603 ve 0.9872 olup, genel doğruluk oranları sırasıyla %91.2 ve 97.1 idi. TARTIŞMA: Normal total lökosit ve nötrofil sayıları negatif apandektomilerle kuvvetle ilişkilidir. Cerrahi dışı önlemler, toplam lökosit ve nötrofil sayıları dikkatli klinik takip oldukça önemlidir. |
KLINIK ÇALIŞMA | |
5. | Yabancı cisimle ince bağırsak perforasyonu ile diğer travma dışı nedenlerin karşılaştırmalı çalışması A comparative study of small intestinal perforation secondary to foreign body and other non-traumatic causes Qiang Chen, Yuanquan Huang, Yongyou Wu, Kui Zhao, Baosong Zhu, Tengfei He, Chungen XingPMID: 25904271 doi: 10.5505/tjtes.2015.43896 Sayfalar 107 - 112 AMAÇ: Yetişkinlerde yabancı cisme bağlı gastrointestinal perforasyon hakkında çok az bilgi sahibi olunduğu gibi, yalnızca birkaç olgu çalışmasında gastrointestinal perforasyon belgelenmiştir. Bu çalışmanın amacı bu olgularda karşılaştırmalı yöntemleri sunmaktır. GEREÇ VE YÖNTEM: Ocak 2003 ile Ekim 2013 tarihleri arasında yabancı cisimle gastrointestinal perforasyon tanısı konmuş 20 hastada geriye dönük bir çalışma yürütüldü. Bu hastaların hepsinde perforasyonlar ince bağırsak yerleşimliydi ve bu hastalar travma dışı nedenlere bağlı ince bağırsak perforasyonu olmuş 87 hasta ile karşılaştırıldı. BULGULAR: Yabancı cisim grubundaki hastaların %35’i, yerel popülasyona göre çok daha yaşlı olup 65 yaşın üstündeydi (p=0.002). Yabancı cisim grubunda daha fazla sayıda hastada yaygın abdominal fiziksel bulgu olmadığı gibi (p=0.008) ve ameliyat öncesi bilgisayarlı tomografi taramaları daha büyük bir doğruluk derecesine sahipti (p=0.027). Daha büyük bir sıklıkla perforasyon onarımı yapılmıştı (p=0.024). Ortalama MPI 19.9 ve morbidite oranı %35 olup diğer nedenlere bağlı olgulara göre anlamlı derecede daha düşük idi (p=0.001 ve 0.041). Diğer nedenlere bağlı perforasyonlara göre hastanede yatış süresi daha kısaydı (p=0.038). TARTIŞMA: Yabancı cisme bağlı ince bağırsak perforasyonun klinik sunumu atipik olup ameliyat öncesi tanı bilgisayarlı tomografi taramalara bağlıdır. Birincil perforasyonun kapanması güvenli ve etkili olup göreceli olarak daha iyi sonuçlar elde edilebilir. |
6. | Proksimal humerus kırıklarının tedavisinde lateral deltoid split girişim ile deltopektoral girişimin karşılaştırılması Comparison of lateral deltoid splitting and deltopectoral approaches in the treatment of proximal humerus fractures Mehmet Fatih Korkmaz, Mehmet Nuri Erdem, Mustafa Karakaplan, Gökay Görmeli, Engin Burak Selçuk, Zeynep Maraş, Turgay KarataşPMID: 25904272 doi: 10.5505/tjtes.2015.74150 Sayfalar 113 - 118 AMAÇ: Proksimal humerus kırıkları sık görülen ve fonksiyonel kısıtlanmaya neden olan kırıklardandır. Bu geriye dönük çalışmanın amacı aynı fiksasyon metodu kullanılarak deltopektoral ile deltoid split girişimin karşılaştırılmasıdır. GEREÇ VE YÖNTEM: Eylül 2005 ile Temmuz 2011 arasında bu iki girişim kullanılarak cerrahi tedavi edilen 86 hasta çalışmaya alındı. Grup A deltoid split girişim, Grup B deltopektoral girişim kullanılan hastalardan oluşturuldu. Grup A 22 erkek, 34 kadın toplam 56 hastanın yaş ortalaması 62.5 yıl (26-90 yıl), Grup B 14 erkek, 16 kadın, toplam 30 hastanın yaş ortalaması 54.8 yıl (24-84 yıl) idi. Tüm hastalarda internal fiksasyon aracı olarak PHİLOS plak vida sistemi kullanıldı. Her iki grubun fonksiyonel sonuçları ve komplikasyonları karşılaştırıldı. BULGULAR: Lateral deltoid split girişim kullanılan olgularda baş ve tüberküler fragman redüksiyonunun daha iyi olduğu ve Constant omuz skorunun erken dönemde daha yüksek olduğu saptandı (sırasıyla, 66.8-57.4; p<0.01). Aksiller sinir gözlenip askıya alındığı için bu sinire ait komplikasyon saptanmadı. Altıncı aydaki Constant skorları arasında anlamlı farklılık saptanmadı (sırasıyla, 92.2-91.3; p>0.05). SONUÇ: Deltoid split girişim, özellikle AO/ASİF B ve C tipi kırıklarda proksimal humerusun 270 derece kontrolüne, tüberküler parçalardan ve döndürücü manşet tendonlarından geçirilen dikişlerle redüksiyon ve plağa tespitine olanak sağlamaktadır. Deltopektoral girişime göre hastanın iyileşme sürecinde Constant skorları anlamlı olarak farklıdır. Aksiller siniri eksplore ederek yapılan lateral deltoid split girişim, deltoid kas fonksiyonlarını ve aksiller siniri tehlikeye atmadan geniş ve çok yönlü kırık kontrolü sağlayan faydalı bir cerrahi girişim tekniğidir. |
7. | Hangi yöntem iki farklı Kirschner teli ile tespit ve immobilizasyon teknikleri ile tedavi edilen distal radius kırıklarında en iyi seçimdir? Which modality is the best choice in distal radius fractures treated with two different Kirschner wire fixation and immobilization techniques? Cüneyd Günay, Ozdamar Fuad Oken, Osman Yuksel Yavuz, Sinem Hürsen Günay, Hakan AtalarPMID: 25904273 doi: 10.5505/tjtes.2015.55938 Sayfalar 119 - 126 AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, Kirschner (K) tellerinin sayısı ve pozisyonunun ve immobilizasyon şekli ve süresinin, kapalı olarak K-teli fiksasyonu ile tedavi edilen distal radius kırıklarının radyolojik ve fonksiyonel sonuçları üzerine etkisini araştırmaktır. GEREÇ VE YÖNTEM: Doksan iki hasta ortalama 19.84±5.22 ay (aralık: 13-34 ay) takip ile çalışmaya alındı. Grup I’deki 45 hastaya üç adet K-teli ile tespit sağlandı ve ilk üç hafta volar yarım alçı ile, sonraki üç hafta da ise çıkarılabilir splintle desteklendi. Grup II’deki, 47 hasta ise iki adet K-teli ile tespit edildi ve ameliyat sonrası altı hafta dirsek altı sirküler alçıyla desteklendi. BULGULAR: Her iki grup arasında kavrama gücü ve DASH skorları arasında önemli bir değişiklik yoktu. Klinik muayenede, daha iyi fonksiyonel sonuçlar, çıkarılabilir volar splint ile desteklenen hastalarda saptandı. Ameliyat sonrası altıncı haftada, volar tilt, radial inklinasyon ve radial yükseklik Grup I’deki hastalarda Grup II’dekilerden daha iyi idi (tüm p değerleri <0.05). TARTIŞMA: Tripod tekniğiyle üç K-teli uygulaması stabilite ve iyi radyolojik sonuçlar elde etmek için güvenli ve geçerli bir yöntemdir. Çıkarılabilir splint kullanımı, eklem içi ve eklem dışı distal radius kırıklarının tedavisinde fonksiyonel sonuçları geliştirmektedir. |
8. | Travmatik ölümlerde otopsi raporlarının önlenebilirlik açısından değerlendirilmesi Evaluation of autopsy reports in terms of preventability of traumatic deaths Yusuf Emrah Eyi, Mehmet Toygar, Kenan Karbeyaz, Ümit Kaldırım, Salim Kemal Tuncer, Murat DurusuPMID: 25904274 doi: 10.5505/tjtes.2015.94658 Sayfalar 127 - 133 AMAÇ: Bu çalışmada travmatik ölümlerde, travma bakım kalitesinin bir göstergesi olarak önlenebilir ölüm oranlarının ve medikal hataların otopsi raporlarına göre araştırılması amaçlandı. GEREÇ VE YÖNTEM: Eskişehir/Türkiye’de 2011 ve 2012 yıllarına ait travmatik otopsi raporları geriye dönük olarak incelendi. Olguların demografik verileri, yaralanma tipi, yaralanma nedeni, yaralanma bölgesi, ISS değerleri, ölüm nedeni ve ölüm yeri kaydedildi. Bütün ölümler önlenebilir, potansiyel önlenebilir ve önlenemez ölümler olmak üzere üç gruba ayrıldı. BULGULAR: Çalışma döneminde 386 travmatik otopsi raporu incelendi. Olguların %81.9’unun (n=316) künt, %18.1’inin (n=70) ise penetran yaralanmaya maruz kaldığı gözlendi. Yine olguların %56.7’sinin (n=219) olay yerinde, %11.7’sinin hastane öncesinde (n=45), %31.6’sının (n=122) hastanede öldüğü belirlenmiştir. Önlenebilirlik analizinde olguların %4.1’inin önlenebilir (n=16), %14.5’inin (n=56) potansiyel önlenebilir ve %81.3’ünün (n=314) önlenemez nitelikte olduğuna karar verildi. Toplamda olguların %65.3’ünde (n=47) suboptimal bakım, %58.3’ünde (n=42) müdahalenin gecikmesi hataları gözlendi. TARTIŞMA: Önlenebilir ölüm oranlarının hastane öncesi periyotta, penetran yaralanmalarda ve özellikle göğüs travmalarında yüksek bulunmasının dikkat çekici bulgular olduğu değerlendirilmektedir. |
9. | Yüksek gelirli gelişmekte olan ülkelerde hayvanların neden olduğu yaralanmaların epidemiyolojisi Epidemiology of animal-related injuries in a high-income developing country Hani O Eid, Ashraf F Hefny, Fikri M Abu ZidanPMID: 25904275 doi: 10.5505/tjtes.2015.76508 Sayfalar 134 - 138 AMAÇ: Koruyucu önlemleri iyileştirme amacıyla Birleşik Arap Emirliklerinde Al-Ain ilinde hayvanların neden olduğu yaralanmaların insidansı, mekanizmaları, tipleri, anatomik dağılımı ve sonucunu incelendi. GEREÇ VE YÖNTEM: Mart 2003 ile Mart 2007 yılları arasında hayvanlar tarafından yaralandıktan 24 saatten uzun bir süre sonra Al-Ain Hastanesine getirilen ve acil serviste ölen hastaların hepsi incelendi. BULGULAR: Seksen dokuz (%2.3) hastanın %99’u erkek hastalardan ibaretti. Hastaların ortanca (aralığı) yaşı 30 (5-89 yaş) yaşındaydı. En sık develerin (%84.3), daha sonra ineklerin (%6.7) neden olduğu yaralanmalar görülmekteydi. Yaralanmaların %88.7’si işteyken oluşmuştu. En sık görülen yaralanma hayvan çiftesi (%32.6) ve düşmeler (%30.3) sonucu oluşmuştu. En sık üst ekstremite yaralanmıştı. Ortanca (aralık) ISS, 4 (1-13) ve hastanede yatış süresi 6 (1-53 gün) idi. TARTIŞMA: En çok develerin neden olduğu yaralanmalar görülmüştür. Hayvanlarla uğraşıda deneyim, hayvan davranışlarını iyi bilme, güvenli cihazların kullanılması ve yaralanmalardan koruyucu eğitim hayvanların neden olduğu yaralanmaların oranını azaltabilmektedir. |
10. | Akut apandisitte toplam oksitadif durum, toplam antioksidan durum ve paraoksonaz enzim aktivitesi Total oxidant status, total antioxidant status, and paraoxonase activity in acute appendicitis Hande Köksal, Sevil Kurban, Osman DoğruPMID: 25904276 doi: 10.5505/tjtes.2015.03285 Sayfalar 139 - 142 AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, akut apandisit tanısı alan hastalarda toplam okstadif durum, toplam antioksidan durum değerleri ile paraoksonaz enzim aktivitesinin araştırılmasıdır. GEREÇ VE YÖNTEM: Ameliyat öncesi akut apandisit tanısıyla ameliyata alınan 73 hasta (Grup I) ile kontrol grubu olarak (Grup II) sağlıklı 30 kişi çalışmaya alındı. Patolojik inceleme sonucunda hastalar: 1) Akut fokal apandisit, 2) Akut ilerlemiş apandisit (süpüratif, flegmenöz ve gangrenöz apandisit), 3) Akut perfore apandisit, 4) Subakut apandisit ve 5) Negatif eksplorasyon olarak sınıflandırıldı. Paraoksonaz enzim aktivitesi, toplam okstadif durum, toplam antioksidan durum değerleri için kan örnekleri ameliyat öncesinde alındı. BULGULAR: Hastaların toplam oksidatif ve antioksidatif durum düzeyleri kontrol grubuna göre yüksekti. Paraoksonaz enzim aktivitesi karşılaştırıldığında grup I ile II arasında herhangi bir anlamlı fark saptanmadı. Akut perfore apandisitli hastaların toplam oksidatif ve antioksidatif durum düzeyleri hem akut fokal apandisitli hem de akut ilerlemiş apandisitli hastalardan daha yüksek bulundu. TARTIŞMA: Toplam oksidatif ve antioksidatif durum düzeylerinin akut apandisitli hastalarda enflamasyonun ilerlemesi ile artmaktadır |
KISA RAPOR | |
11. | Süper Haiyan tayfunu felaketinde tıbbi yardım: Yerel sağlık ekipleriyle işbirliği büyük bir sinerji içinde gerçekleşmiştir Disaster medical assistance in super typhoon Haiyan: Collaboration with the local medical team that resulted in great synergy Hoon Kim, Moo Eob Ahn, Kang Hyun Lee, Yeong Cheol Kim, Eun Seok HongPMID: 25904277 doi: 10.5505/tjtes.2015.54770 Sayfalar 143 - 148 AMAÇ: Sekiz Kasım 2013 tarihinde Haiyan tayfunu Filipinler’in merkezinde toprak kaymalarına neden olmuş ve bölgeyi yerle bir etmiştir. Bu felaketten hemen sonra birçok yabancı sağlık ekibi bölgeye hareket etmiştir. Kore ekibi de onlardan biriydi. GEREÇ VE YÖNTEM: Bu çalışma ilk yardım döneminde yerel sağlık ekibiyle işbirliği çabalarına odaklanarak ilk etapta ekibin deneyimlerini anlatmaktadır. BULGULAR: Kore ekibi birincil bakımı sağlayabilmiş, Filipin ekibi hasta yükünü kapsamak için yetersiz ikincil bakım hizmeti sağlamıştır. Kore ekibi hastanenin çalışması için elektrik ve değişik malzemeler sağlamakla kalmamış, acil ve poliklinikler için tıbbi personel katkısında bulunmuştur. Ortak işbirlikçi çabalarla birbirlerinin açığını doldurmuş, sonuçta büyük bir sinerji oluşmuştur. TARTIŞMA: Yabancı sağlık ekibinin afetlerde tıbbi yardım misyonu bir koordinasyon mekanizması içinde işbirliği için çalışmalıdır. Yerel kaynaklarla işbirliği her iki taraf için büyük bir fırsat olabilir ve herhangi bir afet durumunda gözden kaçırılmamalıdır. |
OLGU SUNUMU | |
12. | Politravmanın eşlik ettiği humerus başının intratorasik dislokasyonu: Nasıl tedavi edilir? Intrathoracic dislocation of the humeral head accompanied by polytrauma: How to treat it? Jinming Chen, Jin Yan, Shenhua Wang, Huiming Zhong, Haibo ZhouPMID: 25904278 doi: 10.5505/tjtes.2015.72566 Sayfalar 149 - 151 Omuzun yüksek enerjili travmaları çoklu yaralanmalarla ilişkili olduğundan değerlendirmesi sıklıkla zordur. Bu kompleks travmalardan biri de humerus başının toraks boşluğu içine deplasmanıdır. Üçüncü kattan düştükten sonra başvuran bir hastayı tanımlamaktayız. İlk önce deplase olmuş humerus başını çıkartmak için kadın hastaya toraks drenajı ve torakoskopi yapılmış, daha sonra hastaya geç dönemde yapay humerus başı replasmanı uygulanmıştır. Bu hastalar için hemodinamik stabilite, sistematik değerlendirme, humerus başının çıkartılması ve bireye uygun omuz rekonstrüksiyonu önerilmektedir. |
13. | Ağır toraks penetran yaralanması: Kesin cerrahi tedavisi gecikmiş olguda sağkalım Severe thoracic impalement injury: Survival in a case with delayed surgical definitive care Sorinel Lunca, Corneliu Morosanu, Ovidiu Alexa, Mihaela PerteaPMID: 25904279 doi: 10.5505/tjtes.2015.38354 Sayfalar 152 - 156 Kazık şeklindeki cisimlerin batmalarına bağlı penetran yaralanmalar seyrek görülen, en dikkat çekici ve dramatik travmatik lezyonlardan biridir. Toraksın penetran yaralanması sonucu hastanın sağkalması son derece nadir görülen bir olaydır. Yirmi dört yaşında, göğüs kafesine kazık batması sonucu ağır derecede yaralanmış, hastanemize geç dönemde başvurmasına rağmen başarıyla tedavi edilmiş bir olguyu sunmaktayız. On iki santimetre çapında bir kütük göğüs kafesinin sağ tarafına saplanmış, sağ ana bronş, sağ akciğer lobu, sağ subklavyen arteri yaralamış, yaygın pariyetal lezyonlara neden olmuştu. Bu lezyonların kesin cerrahi onarımı travmadan yedi saat sonra yapılmıştı. Vurgulamak isteyeceğimiz, başarılı sonuçlara katkıda bulunan tedavi ilkeleri: travma ekibinin hızla olay yerine ulaşımı ve olaya müdahalesi, batan cismin minimal manipülasyonu, ameliyathanede doğrudan görüş altında batan cismin tek parça halinde çıkartılması, solunum desteği, yaygın debridman ve lavajla birlikte uygun antibiyoterapi. |
14. | Bouveret sendromu: Mide çıkış yolu obstrüksiyonunda ölümcül bir tanısal ikilem Bouveret syndrome: A fatal diagnostic dilemma of gastric outlet obstruction Fazil Saglam, Emre Sivrikoz, Ali Alemdar, Sedat Kamali, Ufuk Arslan, Hakan GuvenPMID: 25904280 doi: 10.5505/tjtes.2015.62558 Sayfalar 157 - 159 Bilinen ek hastalığı ve geçirilmiş ameliyat öyküsü olmayan 54 yaşında kadın hasta dört gündür devam eden bulantı ve kusma yakınmasıyla acil servise başvurdu. Fizik muayenede karında hassasiyet saptanmadı. Başvurusunda yapılan laboratuvar incelemelerinde yüksek kan şekeri, ketonüri, lökositoz, yüksek C-reaktif protein, gama-glutamil-transferaz, laktat dehidrogenaz ve total bilirubin saptandı. Hasta yeni başlangıç diabetes mellitus tanısıyla dahiliye servisine yatırıldı ve rutin incelemelerine başlandı. Devam eden bulantı ve kusma nedeniyle yapılan gastroskopide iyileşmiş duodenal ülser saptandı. Karın ultrasonografisinde kolelityazis saptandı. Dahiliye servisinde incelemeleri devam etmekteyken hastanın tıbbi durumu giderek kötüleşti. Hipotansiyon, taşikardi, lökositoz ve akut böbrek yetersizliği gelişen hasta septik şok tanısıyla yoğun bakım ünitesine alınarak intravenöz dopamin infüzyonu başlandı. Çekilen bilgisayarlı tomografide distal duodenumda sıkışmış görünümde bir safra taşı saptandı. YBU’da vital bulguları stabilize edilen hasta ameliyata alındı. Laparotomiyi takiben Treitz ligamanı distalinde proksimal jejunumda safra taşı görüldü. Longitudinal enterotomi ile taş çıkarıldı. Hasta tekrar YBU’ya alındı. Ameliyat sonrası beşinci günde drenleri alınan hastanın gastrointestinal fonksiyonları normale döndü. Takiplerinde bakteriyemi ve fungemiye sekonder sepsis gelişen hasta ameliyat sonrası 19. günde kaybedildi. |
15. | Nadir bir ince bağırsak tıkanıklık nedeni: Spontan strangüle transomental fıtık A rare cause of small intestinal obstruction: Spontaneous strangulated trans-omental hernia Birol Ağca, Aziz Bora Karip, Yalın İşcan, Yetkin Özcabı, Mehmet Mahir Fersahoğlu, Kemal MemişoğluPMID: 25904281 doi: 10.5505/tjtes.2015.65990 Sayfalar 160 - 162 İnce bağırsak tıkanıklığına neden olabilen internal fıtıklar nadir görülür. Öyküsünde travma ya da cerrahi bir operasyon olmadan da görülebilen transomental fıtıklar daha da nadirdir. Seksen beş yaşında ameliyat ya da travma öyküsü bulunmayan erkek hasta şiddetli karın ağrısı ve kusma nedeniyle acil polikliniğimize başvurdu. Yapılan fiziksel incelemelerde ileus tanısı konularak ameliyata alınan olguda transomental fıtığa bağlı strangülasyona uğramış ileum ansları tespit edildi. Rezeksiyon-anastomoz uygulandı ve omental defekt parsiyel omentektomi ile bozuldu. Transomental fıtıklar çok nadir görülseler de hikayesinde ameliyat ve travma saptanmayan olgularda mekanik bağırsak tıkanıklığı ayırıcı tanısında düşünülmelidir. |