1. | L-ARGİNİN'İN NÖTROFİLLER ÜZERİNDEN POSTOPERATİF ADEZYON OLUŞUMUNA ETKİLERİ THE EFFECTS OF L-ARGININE ON POSTOPERATIVE PERITONEAL ADHESION FORMATION BY ITS EFFECTS ON NEUTROPHILS Nuh Zafer Cantürk, Birol Vural, Zeynep Cantürk, Nilüfer Esen, Seyhun Solakoğlu, İzzet YücesoySayfalar 155 - 159 Cerrahi sonrası oluşan intraperitoneal adezyonlar, infertilite, ağrı ve barsak obstrüksüyonuna neden olan önemli komplikasyonlardır. Bu çalışma L-arginin ve nötrofillerin postoperatif intraperitoneal adezyon oluşumundaki etkilerini araştırmak amacıyla yapılmıştır. 16 sıçan iki eşit gruba ayrıldı; grup I (n=8) 5gün süreyle günlük tek doz % 0.9'luk izotonik sodyum klorür (salin), grup II (n=8) 5 gün süreyle günde tek doz L-arginin aldı ve uterin boynuz ve çekuma cerrahi hasar yapıldı. Adezyon indüklenmesinden sonraki 2 haftanın sonunda adezyon skoru belirlendi. Adezyon dokusu histolojik ve biyokimyasal olarak incelendi. Adezyon oluşumunun ilk günü nötrofil sayısı ve nötrofil adezivite indeksi tesbit edildi. Kontrol grubundaki adezyon gelişimi, L-arginin grubuna göre belirgin olarak daha az idi (p < 0.01). Kontrol grubu ile kıyaslandığında, L-arginin grubunda adezif doku hidroksiprolin ve kollajen seviyeleri belirgin olarak artmıştı (p < 0.05 ve p < 0.001). Sonuç olarak, bu hayvan modelinde, L-arginin postoperatif adezyonları azaltmada yararlı bulunmamıştır. |
2. | 70 YAŞ ÜZERİNDEKİ FEMUR BOYUN KIRIKLI HASTALARDA DÜZ SAPLI (STRAIGHT STEM) PARSİYEL PROTEZ UYGULAMASI HEMIARTHROPLASTY WITH STRAIGHT STEM ENDOPROSTHESIS IN OVER 70 YEARS OLD PATIENTS WHO HAVE FEMORAL NECK FRACTURES Cengiz Şen, Şenol Akman, Burak Boynuk, Mehmet Aşık, Remzi TözünSayfalar 160 - 165 Ocak 1996-Ocak 1998 yılları arasında PTT Eğitim Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği'nde 70 yaş üzerindeki intrakapsüler femur boyun kırıklı 27 hastaya primer olarak Protek'in Protema 90 tipi modüler başlı ve düz saplı (straight stem) protezle sementli hemiartroplasti ameliyatı yapıldı. En az 1 yıl süreyle takip edilen 21 hasta değerlendirmeye alındı. Ortalama takip süresi 15. 1 (en kısa 12, en uzun 32) aydır. Hastalarımızın 14' ü kadın, 7 si erkek olup ortalama yaş 79.6 (en küçük 72- en büyük 86) yıldır. Hastalar ameliyat sonrası Harris'in fonksiyonel skorlama sistemine göre değerlendirildiğinde 17(%80) hastada çok iyi ve iyi, 4(%20) hastada orta ve kötü sonuç elde edildi. Kullandığımız parsiyel protezin modüler başlı ve düz saplı olmasının gerek ameliyat sırasında cerraha kolaylık sağlaması gerekse ameliyat sonrası hastaya daha fazla hareket ve stabilite kazandırması önemli bir üstünlüğünü oluşturmaktadır. Hastaya benzer faydayı sağlayan total protez ve bipolar protezlere göre fiyatının oldukça ucuz olması en önemli üstünlüğüdür. Bu çalışma da 70 yaş üzerindeki hastalarda femur boyun kırıklarının düz saplı protezle başarılı olarak tedavi edildiği sonucuna varılmıştır. |
3. | ORTOPEDİK TRAVMALARLA BİRLİKTE BULUNAN DAMAR YARALANMALARININ TEDAVİSİ MANAGEMENT OF VASCULAR INJURIES WITH CONCOMITANT ORTHOPEDIC TRAUMA Davit Saba, Abdülkadir Ercan, Işık Şenkaya, Hayati ÖzkanSayfalar 166 - 170 Son 22 yılda kliniğimizde tedavisi yapılan 120 ortopedik travma ile birlikte oluşan damar yaralanması olgusu geriye dönük olarak incelendi. Yaralanmaların 757 (%62.5) alt ekstremitede, 45'i (%37.5) üst ekstremitedeydi. Fizik muayene ile damar yaralanması tanısı ve lokalizasyonu kesinleşen olgular doğrudan ameliyata alındı, şüpheli olgularda ek incelemeler yapıldı. Sonuç olarak ortopedik travma ile birlikte oluşan her türden arter yaralanmasında erken tanı konulması, agresif debridmandan sonra primer anastomoz veya safen ven interpozisyonu yapılması, ven yaralanması eşlik eden ağır doku hasarı bulunan olgularda hiç çekinmeden fasiotomi yapılması başarının temelini oluşturur. Damar yaralanması tanısı kesin olan olgularda ilave hiçbir vasküler inceleme yapılmadan ameliyata gidilmesi en doğru seçimdir. |
4. | AKUT PANKREATİT PROGNOZUNU BELİRLEMEDE RANSON KRİTERLERİNİN ETKİNLİĞİ USEFULNESS OF RANSON CRITERIA FOR DETERMINATION OF PROGNOSIS IN ACUTE PANCREATITIS Neşet Köksal, Yusuf Günerhan, Mehmet OdabaşıSayfalar 171 - 174 1995-1999 yılları arasında hastanemiz 2. Genel Cerrahi Kliniğine akut pankreatit tanısı ile 27 hasta yatırıldı. Etyoloji, tanı ve tedavi yöntemleri, morbidite, mortalite ve Ranson kriterlerinin prognoza etkisi retrospektif olarak incelendi. Hastalarımızda en sık akut pankreatit nedeni biliyer sistem patolojileri idi (%55.6). 21 hastada medikal, 6 hastada cerrahi tedavi uygulandı. 2 hastada (n= 1 nekrozektomi + drenaj, n = 1 medikal tedavi) pankreas psödokisti (%7.4) gelişti. Mortalite oranı %18.5 (n=3 medikal tedavi,n=1 kolesistektomi+T tüp drenaj, n=1 drenaj) idi. Ex. olan hastaların yaş ortalaması 74.2 iken taburcu edilen hastaların yaş ortalaması 43 idi (p<0.001). Ranson skoru ex. olan hasta grubunda ortalama 5.4 iken, taburcu edilen hasta grubunda 2.3 idi (p<0.001). Ex. olan hasta grubunda ortalama kalsiyum değeri 6.76 mg./dl, laktik dehidrogenaz değeri 1660 IU/L iken taburcu edilen hastalarda bu değerler sırasıyla 8.59mg/dl ve 470 IU/L bulundu (p<0.001). Çalışmamızda Ranson kriterlerinin akut pankreatitin prognozunu belirlemede güvenilir olduğu görülmüştür. Özellikle yaş, kalsiyum, laktik dehidrogenaz ve BUN değerlerinin prognozu etkileyen önemli kriterler olduğu saptanmıştır. |
5. | ABDOMİNAL YARA AYRILMASI ABDOMINAL WOUND DEHISCENCE Ziya Çetinkaya, Osman Doğru, Nurullah Bülbüller, Feridun Baysal, Kaya Genç, Mehmet Ali AkkuşSayfalar 175 - 179 Hasta bakımındaki tüm ilerlemelere rağmen, abdominal yara ayrılma insidensi ve buna bağlı olarak gelişen mortalite yüksek seyretmektedir. Beş yıllık periyotta laparotomi uygulanan 1109 olguda yara ayrılmasında suçlanabilecek 24 risk faktörü tek tek ele alınarak, tam ve kısmi yara ayrılması gelişen vakalarda oranları bulunup, bunların yara ayrılmasına istatiksel anlamda bir katkıları olup olmadığı belirlendi. Otuzdokuz (%3.5) hastada abdominal yara ayrılması gelişti. Bu hastaların üçü (%7.7) kaybedilmiş olup, geri kalanların hastanede kalış süreleri ortalama 25.5 gündü. Abdominal yara ayrılması, sayı bakımından dört ve daha fazla risk faktörü bulunduran hastalarda anlamlı oranda yüksekti (p<0.05). Ayrıca yaşı 60'm üzerindekilerde, predispozan sistemik patolojilerden hipoalbüminemisi olanlarda, kontamine ve kirli yarası olanlarda, yara yeri enfeksiyonu gelişenlerde, orta hat karın kesisi uygulananlarda, ve acil olarak ameliyat edilenlerde de abdominal yara ayrılması anlamlı oranda fazla idi (p < 0.05). Sütür materyali, yara kapama şekli, diyabet, sarılık, hemodinamik instabilite, malignite, üremi, obesite, solunum sistemi hastalıkları, konjestif kalp yetmezliği, hipertansiyon ve siroz yara ayrılmasına istatiksel olarak anlamlı oranda katkıda bulunmayan risk faktörleri idi (p>0.05). Tek başına ele alındığında yara ayrılmasına anlamlı bir katkısı olmayan bu faktörlerden en az birinin anlamlı faktörlerle beraber bulunduklarında bunların etkisini arttırdığı ve bu artışın da istatiksel olarak anlamlı olduğu belirlendi. |
6. | DEPLASE OLEKRANON KIRIKLARININ ZUGGURTUNG TEKNİĞİ İLE OSTEOSENTEZİ THE OSTEOSYNTHESIS OF DEPLACED OLECRANON FRACTURE WITH ZUGGURTUNG TECHNIQUE Can Burak, Zafer Orhan, Mehmet Demirkaya, Nüzhet YazıcıSayfalar 180 - 184 1992 Şubat -1996 Nisan tarihleri arasında Taksim Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniğinde 41 hastanın deplasmanlı olekranon kırığı tension band wiring (zuggurtung) tekniği ile tedavi edildi. Lezyon tipleri Colton'a göre sınıflandırılarak tedavi yöntemi ve sonuçları çeşitli parametrelere göre değerlendirildi. Bu parametrelerin ışığı altında her lezyon tipinde, hangi yöntemlerin başarılı olabilecekleri incelendi. Weseley'in kriterlerine göre 13 hastada (%31.7) çok iyi, 17 hastada (%41.46) iyi, 9 hastada orta (%21.95), 2 hastada da(%.4.89) kötü sonuç alındı. |
7. | AKUT KOLESİSTİT LAPAROSKOPİK YAKLAŞIM İÇİN BİR ENGEL MİDİR? IS ACUTE CHOLECYSTITIS A CONTRAINDICATION TO LAPAROSCOPIC APPROACH? Fikret Ezberci, İ Taner Kale, Tufan Taşçı, Hürkan Kargı, Hasan Ekerbiçer, Ahmet KurtulSayfalar 185 - 188 Laparoskopik cerrahinin ilk yıllarında akut kolesistit laparoskopik yaklaşım için kontrendikasyon kabul edilirdi. Zamanla tecrübeler arttıkça akut kolesistit içinde başarılı sonuçların yayınlanması, akut kolesistitte de laparoskopik yaklaşımın birinci tercih olabileceğini göstermektedir. Kahramanmaraş Devlet Hastanesinde Aralık 1997 - Haziran 1999 tarihleri arasında laparoskopik kolesistektomi uygulanan 250 olgu retrospektif olarak incelendi. Olgular akut taşlı kolesistit (AK) ve kronik taşlı kolesistit (KK) olarak iki gruba ayrıldı. Her iki grup ameliyat süreleri, komplikasyon, dren kullanımı ve açık kolesistektomiye geçime oranları açısından karşılaştırıldılar. Laparoskopik kolesistektomi (LK) uygulanan 250 olgudan, 46 (%18.4) olgu AK, 204 (%81.6) olgu da KK nedeniyle ameliyat edildiler. Her iki grupta da tanı anamnez,fizik muayene ve ultrasonografi ile konuldu. Ortalama yaş KK grubunda 51.3±13.9 SD, KK grubunda ise 49.2± 1.0 SD idi. Ortalama ameliyat süreleri AK grubunda 65.7±22.3 SD dakika iken, KK grubunda 53.7 ± 18.7 SD dakika idi ve aradaki fark anlamlı idi (p < 0.001). AK grubunda 2 (%4) olguda komplikasyon izlenirken, KK grubunda 6 (%3) olguda komplikasyon izlendi ve aradaki fark anlamlı değildi (p>0.05). AK grubunda 18 (%39.1) olguda dren kullanılırken, KK grubunda 26(%12.7) olguda dren kullanıldı ve aradaki fark anlamlı bulundu (p<0.05). Açık Kolesistektomiye AK grubunda 1 (%2) olguda geçilirken, KK grubunda 3 (%1.5) olguda geçildi (p > 0.05). Sonuç olarak, AK için yapılan laparoskopik cerrahi daha uzun sürmekte ve daha fazla dren kullanılmaktadır. LK'nin genel avantajları göz önüne alındığında, akut ve kronik kolesistit nedeniyle uygulanan LK'ler arasında morbiditeyi arttırıcı bir fark olmaması, AK içinde LK, tecrübeli ellerde güvenli ve efektif bir yöntemdir. |
8. | PENETRAN KALP YARALANMALARI PENETRATING CARDIAC INJURIES Mustafa Çıkırıkçıoğlu, Tahir Yağdı, Hakan Posacıoğlu, Erdem Özkısacık, Tanzer Çalkavur, Yüksel Atay, Ufuk Çağırıcı, Önol Bilkay, Ali TelliSayfalar 189 - 192 Travma,. Genç nüfus içindeki en önemli ölüm nedenlerindendir. Son yıllarda ilk yardım uygulamaları ve hızlı ulaşımda kaydedilen gelişmeler nedeniyle, acil servislere yetiştirilebilen penetre kalp yaralanmalı olgu sayısı giderek artmaktadır. Bu çalışmada, penetre kalp yaralanması nedeniyle kliniğimizde cerrahi tedavi uygulanan olgular, retrospektif olarak değerlendirilmiştir. 1988 - 1999 yılları arasında, 12 penetre kardiyak yaralanma olgusu opere edildi. Sadece biri kadın olan hastaların yaş aralığı ve yaş ortalaması, sırasıyla 17-46 ve 28 5+9.4 olarak bulundu. Hemodinamik olarak stabil olan sekiz olguya preoperatif ekokardiyografi ile tanı kondu, geri kalan dört olgu ise fizik bakıdan hemen sonra acil koşullarda öpere edildi. Tüm vakaların median strenotomi ile açıldığı serimizde aperatif mortalite gözlenmedi. Bir olguda atrioventriküler blok gelişti. Postoperatif ekokardiyografi ile iki hastada, ikinci bir ameliyatı gerektiren, ventriküler septal defekt oluştu. |
9. | ÇOCUKLUK VE ERİŞKİN DÖNEMİ CHILD AND ADULTHOOD İbrahim M Ziyal, Murat Döşoğlu, Merih İş, Hakan Yıldız, Engin Yücel, Ferruh GezenSayfalar 193 - 196 Büyüyen Kafa Kırıkları (BKK) çocukluk dönemi kafa travmalarının nadir bir komplikasyonudur. Erişkin döneminde tanı konan olgular daha da nadirdir ve başlıca neden yeterli tedavinin uygulanmamış olması ya da gecikmiş tanıdır. Bu çalışmada, beşi erişkin döneminde olmak üzere onbeş BKK olgusu sunulmaktadır. On olguda leptomeningeal kist ile birlikte ya da olmaksızın kafa kırığında genişleme tesbit edildi. Bu gruptaki (Grup I) olguların 7si erkek, üçü bayan ve olguların ortalama yaşı 14.9 ay idi. Yırtılmış olan duraya bağlı olarak kırık kemik kenarları birbirinden ayrılmış ve beyin omurilik sıvısı ile dolu araknoid boşluk bir leptomeningeal kiste dönüşmüş idi. Dokuz olgu kafada şişlik ve şekil bozukluğu, bir olgu ise nöbet şikayeti ile başvurdu. Tanı konmamış ya da tanı konmakta gecikilmiş olgularda kist genişlemekte, ensefalomalazi ve parankim dokusu kaybı oluşmakta ve kist ventrikül ile birleşmektedir. Böylece bir porensefalik kist ortaya çıkmaktadır. Erişkin döneminde tanı konan beş olgumuz ise bu patolojik ilerlemeyi göstermekte idi (Grup II). Bu olguların 4ü erkek, biri bayan ve ortalama yaşları 14.6yıl idi. Sadece nöbet dört olguda, sol hemiparezi ile birlikte nöbet ise bir olguda tesbit edildi. Grup l olgular kranyotomi ve duraplasti ile tedavi edildiler. Kemik büyümesi tamamlandıktan sonra iki olguya kranyoplasti uygulandı. Grup II olgular kranyotomi, duraplasti ve kranyoplasti ile tedavi edildiler. Bu grubun iki olgusu daha sonra şant uygulamasını gerektirdi. Olguların tedavi sonrası ortalama takip süresi 37 ay olarak tesbit edildi. Erişkin olgularda tedavi sonuçları yetersiz kaldı ve beş olgudan sadece birinde nöbetler önlenebildi. Sonuç olarak, BKKda erken tanı, uygun tedavinin seçimi, yeterli iyileşme ve geç başarısız sonuçların önlenmesi için kafa travması sonrası oluşan lineer kırıkların en az iki sene düzgün aralıklar ile takibi esas olmalıdır. |
10. | AMELİYAT SONRASI PERİTON DOKUSU İYİLEŞMESİNDE SİTOKİNLER VE KOAGÜLOSYONUN ROLÜ THE ROLE OF CYTOKINES AND COAGULATION IN THE POSTOPERATIVE PERITONEAL TISSUE REPAIR Ömer Günal, Yüksel ArıkanSayfalar 197 - 201 Ameliyat sonrası karın içi yapışıklıklar halen cerrahinin önemli problemlerindendir. Cerrahi veya travma sonrası periton dokusunun iyileşmesi farklı mekanizmaları içeren, henüz tamamı ile çözümlenmemiş bir konudur. Artık periton yaralanmasının tipi ne olursa olsun, inflamasyon ve bunun iyileşmesi ile ilgili moleküllerin bu mekanizmalarda yer aldığı bilinmektedir. Periton dokusunda fibrin oluşumu ve yıkımın periton iyileşmesinde temel olay olduğu kabul edilmektedir. Periton iyileşmesi sırasında salınan bazı sitokinlerin bu temel olayı farklı yönlerde etkileyebileceği düşünülmektedir. Sitokinlerin periton dokusu iyileşmesinde düzenleyici etkileri gösterilebilirse ameliyat sonrası yapışıklıktan sadece önlemek değil, kontrol edebilmek mümkün olacaktır. Bu makalede periton iyileşmesinde düzenleyici ve aracı rolü oynayan moleküller belirleyicileri gözden geçirmeyi amaçladık. |
11. | TRAKSİYON VE PELVİPEDAL ALÇI İLE TEDAVİ EDİLEN ÇOCUK FEMUR CİSİM KIRIKLARINDA SONUÇLAR THE RESULTS OF THE TREATMENT WITH TRACTION AND SPICA CAST IN CHILDREN'S FEMORAL SHAFT FRACTURES Davut Keskin, Naci Ezirmik, Lütfü TatlıSayfalar 202 - 206 Çocuk femur cisim kırıkları çoğunlukla konservatif olarak tedavi edilmektedir. Traksiyon ve pelvipedal alçı uygulaması da bu yöntemlerden biridir. Bu çalışmada 1992-1999 yılları arasında, Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı'nda, fraksiyon ve pelvipedal alçı ile konservatif olarak tedavi edilen femur şaft kırıklı 82 çocuktan kontrolleri yapılabilen ve tek taraflı kırık olan 50'sinin sonuçları değerlendirilmiştir. Yaşlan 4 gün 13yıl (ortalama 4.2 yıl) olan olguların 11'i (%22) kadın, 39'u (%78) erkektir. Traksiyonda kalma süresi 10-25 (ortalama 18.1) gün, alçıda kalma süresi ise 20 gün ile 12 hafta arasında, ortalama 8.4 haftadır. Olgular 5 ay ile 6yıl arasında, ortalama 3.5 yıl takip edilmişlerdir. Olguların %94'ünde başarılı sonuç elde edilmiştir. Çalışmanın sonucunda, çocuk femur cisim kırıklarının fraksiyon ve pelvipedal alçı ile tedavisinin iyi sonuç veren bir yöntem olduğu kanaatine varılmıştır. |
12. | BİR ÜNİVERSİTE HASTANESİ ACİL SERVİSİNDE GRUP DİNAMİĞİ ETMENLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ASSESSMENT OF THE FACTORS OF GROUP DYNAMICS IN A UNIVERSITY HOSPITAL EMERGENCY ROOM Oğuzhan Büyükgebiz, Ufuk Tarhan, Asuman Türkel UluçınarSayfalar 207 - 211 Grup davranışı ve kişiler arası etkileşim örgüt davranışını etkileyen güçlü kuvvetlerdir. Acil servis, bir organizasyonun (örgütün) organik ve matriks yapılarının özelliklerine sahiptir. Acil servisin performansı, diğer birçok örgütte olduğu üzere, önemli ölçüde, yöneticinin kişileri gözlemlemesine ve örgüt davranışının analizine dayanır. Bireyin davranışını doğrudan etkileyen üç temel değişken, kişisel, psikolojik ve örgütsel olarak sınıflandırılır. Bu çalışmanın amacı, etkinlik ve verimliliği arttırmak için acil serviste de var olan görev gruplarının yönetiminde esas oluşturan grup dinamiği öğelerinin değerlendirilmesidir. Sunulan çalışmaya Kocaeli Üniversitesi Hastanesi Acil Servis'indeki doktor, hemşire+sağlık memuru, teknisyen ve görevlilerden oluşan 31 kişi katılmıştır. Kırk maddeden oluşan bir anket formu araştırma aracı olarak kullanılmıştır. Özdeşlik, karşılıklı bağımlılık, sosyal mesafe, çatışma ve müzakere süreci anket yoluyla araştırılan grup dinamiği öğeleridir. Sonuçlar Acil Servis takım üyeleri arasında çatışma ile karakterize bir iletişim sorunu bulunduğunu ve bunun takımın etkinlik ve verimliliği etkilediğini göstermektedir. Bu bulgular bize, bir acil servis yöneticisinin çatışma ve değişim yönetiminde yetkin olması gerektiğini göstermektedir. Bu nedenle, görevlendirilen yöneticiler grup dinamiklerini etkileyen alanlarda takımları için disiplinler arası destek ve eğitim almaları konusunda cesaretlendirilmelidirler. |
13. | TOTAL FEKAL DİVERSİYONDA LOOP KOLOSTOMİNİN ETKİNLİĞİ THE EFFICACY OF LOOP COLOSTOMY IN MAINTAINING TOTAL FECAL DIVERSION Mustafa Ali Korkut, Yamaç Erhan, Eray Kara, Sinan Ersin, Hasan Aydede, Halit OsmanoğluSayfalar 212 - 215 Bu çalışmada, 1992-1997 yılları arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Kliniği, Kolorektal Cerrahi Bölümünde acil ya da elektiv olarak opere edilerek loop kolostomi uygulanan 56 olgu, loop kolostominin total fekal diversiyonu sağlama yönündeki etkinliğinin değerlendirilmesi amacıyla prospektif olarak incelendi. Kadın - erkek oranının 14/42 olarak belirlenen olguların yaş ortalaması 56.8 idi. 49 hastaya transvers loop kolostomi uygulanırken, 7 hastaya sigmoid loop kolostomi uygulandı. Etiyolojik faktörler olarak olguların 22'inde rektovajinal fistül, birinde anorektal kanser, 16'ında travma, 4'ünde benign rektal darlık, 9'unda Fournier gangreni, 2'inde rektovajinal fistül, birinde anorektal kanser, birinde kistoenterik fistül ve bir olguda da divertikülite bağlı abse söz konusu idi. Olgular, postoperatif 7. gün ve 12. ay arasındaki zamanda oral baryum içirilmek suretiyle radyolojik olarak tetkik edildi. Baryum alımından 24 saat sonra çekilen filmlerde kolonun distaline geçip geçmediği araştırıldı. Dört olguda baryumun distaline geçişi gözlendi. Sonuç olarak, loop kolostominin fekal diversiyonda etkin olduğu ve daimi diversiyon amacıyla kullanılabileceği kanısındayız. |
14. | ANTAKYA İLİ KIRIKHAN İLÇESİNDEKİ MOTORSİKLET KAZALARININ ANALİZİ ANALYSIS OF THE MOTORCYCLE ACCIDENTS IN KIRIKHAN, ANTAKYA Ercan Çetinus, Hasan EkerbiçerSayfalar 216 - 221 Amaç: Bu çalışmanın amacı, Kırıkhan ilçesindeki motorsiklet ve moped kazaları sonucu ortaya çıkan yaralanma örneklerini, mortalite oranlarını değerlendirmek, motorsiklet kazalarının ortaya çıkmasında rolü olabileceği düşünülen faktörleri ortaya koymak ve Sağlık Bakanlığı (S.B.) Kırıkhan Devlet Hastanesinde motorsiklet kazaları sonucu ortaya çıkan yaralanmalara uyguladığımız tedavi sunmaktır. Hastalar ve Yöntem: Çalışmaya 01.01.1997 06.01.1998 tarihleri arasında S.B. Kırıkhan Devlet Hastanesi Acil Polikliniğini başvuran motorsiklet kazası sonucu travma geçirmiş 110 olgu prospektif olarak incelendi. Her olgu için ınotorsiklet kazalarına yönelik olarak hazırlanmış bir form dolduruldu. Form içeriğinde, yaralının yolcu, sürücü veya yaya mı olduğu, kazanın oluş şekli, yolcu veya sürücünün kask takıp takmadığı, kazaya sebep olan sürücünün alkollü olup olmadığı, kazazede de saptanan patolojiler, yaralanma şiddeti skoru (YŞS) (1) değerleri gibi bilgiler yer aldı. Bulgular: 93 motorsiklet kazası sonucu travma geçiren 110 olgunun 96'sı (% 87.27) erkek, 14'ü (%12.73) kadındı. Olgular sürücü (n: 65), yolcu (n: 25) veya (n: 20) olarak gruplandırıldı. Sürücülerin yaş ortalaması 30.9 ± 12.7 (min: 15, med: 27, maks: 69); yolcuların yaş ortalaması 28.6 ± 17.3 (min: 10, med: 23, maks: 65); yayaların yaş ortalaması 20.7 + 20.6 (min: 3, med: 12.5, maks: 68) şeklindeydi. Sürücülerin % 3'ünün kask kullandığı.yolcuların ise hiç birisinin kask kullanmadığı; sürücülerin 13 tanesinin (%20) ehliyetsiz olduğu, yaz mevsiminde kazaların daha fazla olduğu saptandı. Sürücülerde en fazla klavikula, radius-ulna distal uç, ayak bileği kırıkları; yayalarda ise tibia-fibula açık kırıklarının daha sık görüldüğü belirlendi.65 sürücüde 77 patoloji, 25 yolcuda 25 patoloji ve 20 yayada 22 patoloji saptandı. Bu patolojilerin (n: 124) % 85.5'i ayaktan, % 5.6 si yatarak operasyonla tedavi edildi. 3 olgu nöroşirurji uzmanına sevk edilirken 2 olgu ise kafa travması sonucu kaybedildi. Sonuç: Sürücülerin eğitimi ve daha sıkı denetimi ile, daha iyi yol koşulları oluşturulmasının kaza oranlarını düşüreceği; yolcu ve sürücülerin kask kullanımının kafa travması ve buna bağı olarak gelişen ölümleri azaltacağı sonucuna varıldı. |
15. | MALPRAKTİS İDDİASI OLAN OLGULARDA ÖZEL BAŞVURUYA DAYALI BİLİRKİŞİLİK VE UYGULAMADA KARŞILAŞILAN ZORLUKLAR EXPERTISE UPON PRIVATE REQUEST IN CASES CLAIMING MALPRACTICE & DIFFICULTIES ENCOUNTERED IN INTRODUCTION İmdat Elmas, M Şevki Sözen, Eren Karpuzoğlu, Şebnem Korur FincancıSayfalar 222 - 225 |
16. | SİGMOİD KOLON KARSİNOMUNA EŞLİK EDEN CHİLAİDİTİ SENDROMU CHILAIDITI'S SYNDROME ASSOCIATED WITH SIGMOID COLON CARCINOMA Selman Sökmen, Cem Terzi, Mehmet Füzün, Alper ÇevikSayfalar 226 - 227 |
17. | NADİR GÖRÜLEN BİR AKUT KARIN TABLOSU: SPLENİK İNFARKT A RARE CAUSE OF ACUT ABDOMEN: SPLENIC INFARCTION Ahmet R Hatipoğlu, Kemal Karakaya, Erdal Karagülle, Muzaffer DemirSayfalar 228 - 230 |