p-ISSN: 1306-696x | e-ISSN: 1307-7945
Cilt : 13 Sayı : 1 Yıl : 2025

Hızlı Arama




Scopus CiteScore SCImago Journal & Country Rank
Ulusal Travma ve Acil Cerrahi Dergisi - Ulus Travma Acil Cerrahi Derg: 13 (1)
Cilt: 13  Sayı: 1 - Ocak 2007
1. 
Ülkemizde acil sağlık hizmetleri: İhtiyaca yönelik güncel çözüm önerileri
National emergency medical services: recommendations of up-to-date solutions addressed to the needs
Mehmet ERYILMAZ
PMID: 17310405  Sayfalar 1 - 12
Acil sağlık hizmetleri dünyadaki hızlı gelişimine paralel olarak son on beş yılda ülkemizde de büyük aşama kaydetmiştir. 1999 Marmara depreminden sonra toplumda önemi daha iyi kavranmıştır. Modern tıptaki hızlı gelişim, teknolojik tıbbi cihaz olanaklarındaki artış ile birlikte, gelişen ve büyüyen toplumun acil sağlık ihtiyaçlarındaki beklentilerinin büyüklüğü, bu hizmetlerde sürekli bir iyileştirme ve geliştirme ihtiyacı doğurmaktadır. Bu yazıda 2005 yılı Aralık ayı itibariyle ülkemizde sunulan acil sağlık hizmetleri ve ihtiyaçlara yönelik çözüm önerileri gözden geçirildi.

2. 
Yeni online makale kabul sistemi
New online manuscript management system
Cemalettin Ertekin
Sayfalar 9 - 11
Makale Özeti |Tam Metin PDF

3. 
Dalak ototransplantasyonunun etkinliği: Deneysel çalışma
The effectiveness of splenic autotransplantation: an experimental study
Erdal Karagülle, Zeki Hoşcoşkun, Ali Kemal Kutlu, Meryem Kaya, Serkan Baydar
PMID: 17310406  Sayfalar 13 - 19
Bu çalışmada dalak ototransplantasyonunun immüniteye etkisini göstermek ve ototransplantasyon uygulanan dalak dokusunun canlılığını deneysel olarak araştırmak amaçlandı.
GEREÇ-YÖNTEM: Yirmi adet Yeni Zelanda cinsi tavşandan üç grup oluşturuldu. Birinci gruba sham laparotomi, ikinci gruba splenektomi ve üçüncü gruba splenektomi ve dalak ototransplantasyonu yapıldı. Ototransplantasyon uygulanan dalak dokusunun canlılığı ve etkinliği, sintigrafi, hematolojik ve immünolojik testler ile histopatolojik inceleme yoluyla değerlendirildi.
BULGULAR: Histopatolojik olarak ototransplantasyon uygulanan dalak dokusunun sekiz tavşanda gelişip/büyüdüğü, iki tavşanda ise nekroze olduğu saptandı. Ameliyat öncesi ile ameliyat sonrası altıncı haftadaki hematolojik ve immünolojik bulgular önce grupların kendi içinde karşılaştırıldı. Üçüncü gruptaki ameliyat sonrası immünglobulin G, immünglobulin M ve interlökin-1 seviyeleri ameliyat öncesi değerler ile karşılaştırıldığında belirgin olarak artmıştı. Gruplar arasındaki değerlendirmedeyse ikinci grupta ameliyat sonrası lökosit ve trombosit sayımı birinci gruba göre belirgin yüksek bulundu. Yine ikinci grubun ameliyat sonrası trombosit sayımı, birinci ve üçüncü gruba oranla belirgin olarak yüksekti. İmmünglobulin G, immünglobulin M ve interlökin-1 seviyelerinde gruplar arasında istatiksel farklılık saptanmadı.
SONUÇ: Dalak yaralanmalarında konservatif tedavi önemlidir. Bununla birlikte splenektomi endikasyonu olan hastalarda omentum içerisine dalak ototransplantasyonu yapılması dalak fonksiyonlarının yeniden kazanılmasında güvenilir bir yöntemdir. Transplantasyon uygulanan dalak dokusunun işlevi ve canlılığı, sintigrafi ve laboratuvar testleri ile takip edilebilir.

4. 
Yara balistiğinde organ modelleri: Deneysel çalışma
Organ models in wound balistics: experimental study
Mustafa Tahir Özer, Gökhan Öğünç, Mehmet Eryılmaz, Taner Yiğit, Mustafa Öner Menteş, Mehmet Dakak, Ali İhsan Uzar, Köksal Öner
PMID: 17310407  Sayfalar 20 - 27
Değişik tip ve çaptaki silahların etkileri ile etkilerine bağlı tedavi prensipleri farklılık gösterir, çalışma da değişik özellikteki silahların vücut dokuları içindeki etkilerini deneysel olarak göstermek amacıyla planlandı.
GEREÇ VE YÖNTEM
Çalışma için 9x19 mm tabanca ve 7.62 x 51 mm G-3 piyade tüfeği olmak üzere iki tip silah seçildi. Balistik mum eşliğinde oluşturulan izole yumuşak doku, bacak, karaciğer ve bağırsak modellerine tabanca ve tüfek ile ateş edilerek yaralanma modelleri oluşturuldu. Saniyede 1000 görüntü alan yüksek hızlı kameralarla çekimler yapıldı. Görüntüler incelenerek elde edilen yaralanmalar ve oluşum mekanizmaları değerlendirildi.
BULGULAR
Kolon yaralanmalarında oluşan kavitenin büyük olması nedeniyle kolon içeriğinin tabancaya oranda daha fazla çevre dokular arasına yayıldığı ve enfeksiyon kaynağı olabileceği gözlendi. Özellikle kemiğe çarpan mermiler incelendiğinde, mermi deformasyon ve fragmantasyonu nedeniyle yüksek hızlı mermilerde daha fazla doku hasarı oluştuğu, kemiğe çarpmadan ekstremitelerden geçen mermilerdeyse tabanca ve tüfek mermisi arasında belirgin bir fark oluşmadığı gözlendi.
SONUÇ
Ateşli silah yaralanmalarında yaralanmaya neden olan silah ve silahın özelliklerinin bilinmesi tedavi öncesi yaralanmanın şiddet ve boyutlarının tahmin edilmesini ve farklı tedavi seçeneklerinin uygulanmasını sağlayacaktır. Bu nedenle deneysel çalışmalarda uygun modellerin kullanılması gerekir.

5. 
Ülkemizde Acil Tıp Anabilim Dalları’nda acil servislerin fonksiyonel mimari açısından değerlendirilmesi
The evaluation of academic emergency department design
Turgut Deniz, Kuzey Aydınuraz, Cem Oktay, Meral Saygun, Fatih Ağalar
PMID: 17310408  Sayfalar 28 - 35
AMAÇ
Ülkemizdeki Acil Tıp Anabilim Dalları’na (ATAD) bağlı acil servislerinin iç ve dış mimari yapıları araştırıldı.
GEREÇ VE YÖNTEM
Tanımlayıcı tipteki bu araştırmada, çalışmanın yapıldığı tarihte mevcut olan 26 ATAD’ye anket formları gönderildi. Bu anketle acil servislerin iç ve dış mimari yapıları ve fonksiyonel hizmet durumları sorgulandı. Anketi yanıtlayan 22 ATAD’nin verileri değerlendirmeye alındı. Henüz kurulma aşamasında olan ve hizmet vermeyen iki Anabilim Dalı çalışmaya dahil edilmedi.
BULGULAR
Geri bildirimlerin değerlendirilmesinde ATAD’den ancak %59’unun (n=13) hizmet verdikleri alanın acil servis alanı olarak planlandığı izlendi. Acil servislerin ambulans girişlerinin %77 oranında uygun olmadığı, %54,5 ATAD’de (n=12) acil servis girişinde ambulansların hasta bıraktığı alanın hava koşullarından korumalı olmadığı görüldü. Gelen yanıtlara bakıldığında ancak %59 ATAD’de (n=13) acil serviste triyaj ünitesinin bulunduğu, yine sadece bir ATAD’de (%4,5) acil serviste temizlenme (dekontaminasyon) odası bulunduğu bildirildi. Halen hizmet vermekte olan ATAD’lerine bağlı acil servislerin ancak %32’sinde (n=8) mevcut lokal risk faktörleri doğrultusunda genişleyebilme düzeyinin yeterli olabileceği belirlendi. ATAD’lerin sadece %18’inde (n=4) özürlü tuvaletinin var olması ülke genelinde özürlülere yönelik mimari değişikliklerin eksikliğinin acil servislerde de olduğunun göstergesidir. Acil tıbbın ülkemizde 12 yıllık geçmişi olduğu düşünüldüğünde ATAD’lerin ancak %68’inde (n=15) seminer odalarının var olması, akademik yapılanmaya fiziksel alt yapı yetersizliği olan yerlerde başlandığının göstergesidir.
SONUÇ
Ülkemizdeki acil tıp yapılanması içerisinde acil servis mimarisine gereken önemin verilmediğini, verilen hizmetteki bilimselliğin mimari yetersizliklerle gölgelendiğini göstermiştir. Acil servis mimari tasarımı, bilimsel veri ve kurallar çerçevesinde sağlanmalıdır. Bunun için hastane ve özellikle acil servis mimarisi hakkında bilgi ve tecrübesi olan mimar veya mimarlar yetkili kişiler ile hedefler üzerinde bir anlaşmaya varmalıdırlar.

6. 
Delici ve kesici alete bağlı torakoabdominal yaralanmaların tanı ve tedavisinde torakoskopi
Thoracoscopy in the diagnosis and treatment of thoracoabdominal stab injuries
Salih Pekmezci, Kamil Kaynak, Kaya Sarıbeyoğlu, Kemal Memişoğlu, Taner Kurdal, Ece Kol, İlknur Erenler Kılıç, Bilgi Baca, Erhun Eyüboğlu, Feridun Şirin
PMID: 17310409  Sayfalar 36 - 42
AMAÇ
Okült diyafragma yaralanmaları tanıda gecikildiği takdirde yüksek mortaliteye neden olurlar. Bu yazıda, torakoabdominal bölgenin delici ve kesici alet yaralanmalarında tanısal ve terapötik torakoskopi uygulanan hasta grubuna ait deneyimler sunuldu.
GEREÇ VE YÖNTEM
Haziran 2001-Aralık 2005 tarihleri arasında kliniğimizde torakoabdominal bölgenin delici ve kesici alet yaralanması nedeniyle torakoskopik yaklaşım uygulanan hastalar bu çalışmaya alındı. Veriler geriye dönük olarak analiz edildi.
BULGULAR
Abdominal ve torakoabdominal delici, kesici alet yaralanması nedeniyle 93 hastaya videoendoskopik girişim uygulandı. Bunların içinde torakoabdominal bölgenin delici ve kesici alet yaralanması nedeniyle seçilmiş 11 hastaya tanısal ve terapötik torakoskopi uygulandı. Ameliyatlar genel (n=10) ve lokal (n=1) anestezi altında uygulandı. Diyafragma yaralanması üç hastada saptandı ve intrakorporeal dikişlerle onarıldı. İki hastada kanama kontrolü elektrokoterle sağlandı. Geriye kalan altı hastada torakoskopi yalnızca tanısal bir işlem olarak gerçekleşti ve sonlandı. Ortalama ameliyat süresi ve hastanede yatış süresi sırasıyla 35 dakika ve 3.5 gün idi. Perioperatif veya erken postoperatif dönemde komplikasyonla ya da mortaliteyle karşılaşılmadı.
SONUÇ
Torakoskopi diyafragma yaralanmalarının tanı ve tedavisinde etkili ve güvenilir bir yöntemdir.

7. 
Ateşli silahla oluşan vasküler yaralanmaların cerrahisinde morbidite ve mortaliteyi etkileyen faktörler: Gözden kaçan arteryel yaralanma, ihmal edilmiş ven tamiri
Factors affecting the morbidity and mortality of surgical management of vascular gunshot injuries: missed arterial injury and disregarded vein repair
Nezihi Küçükarslan, Bilgehan Savaş Öz, Ertuğrul Özal, Vedat Yıldırım, Harun Tatar
PMID: 17310410  Sayfalar 43 - 48
AMAÇ
Ateşli silah yaralanması cerrahisi sonrasında gözden kaçan arteryel yaralanmalar ve ihmal edilen ven tamirlerinin klinik gidiş ve önemini ortaya koymaktır.
GEREÇ VE YÖNTEM
Bu retrospektif çalışma Ocak 1992-Aralık 2004 tarihleri arasında ateşli silaha bağlı vasküler yaralanma sonucu kliniğimize müracaat eden 275 hastanın (269 erkek, 6 kadın; ort. yaş 23±5) ameliyat sonuçları üzerinden gerçekleştirildi. Hastalar ameliyat notları ve dosya kayıt sistemi üzerinden araştırıldılar. Gözden kaçan arteryel yaralanma, ihmal edilen ven tamirlerinin sıklığı, vasküler komplikasyonların tip ve lokalizasyonları, ekstremite kaybı ve mortalite sonuçları ortaya konuldu.
BULGULAR
Hastaların 75’i (%27,27) gözden kaçmış arteryel yaralanma, 91’i (%33,09) ihmal edilen ven tamiri dolayısıyla tedavi edildi. Gözden kaçan vasküler yaralanma komplikasyonları, yalancı anevrizma (n=43, %57,33), arteriyovenöz fistül (n=20, %26,66) ve tıkanıklık (n=12, %16) olarak belirlendi. Gözden kaçan vasküler yaralanma en sık süperfisyel femoral arterde idi (n=20). Venöz yaralanma 167 hastada mevcuttu. Venöz komplikasyonlar, venöz ödem ve derin ven trombozu olarak saptandı.
SONUÇ
Ateşli silahla oluşan vasküler yaralanmalarda ilk tanıda veya ameliyat anında gözden kaçan arteryel yaralanmalar, ihmal edilen ven tamirleri mortalite ve morbiditeyi etkilemektedir. Ateşli silah yaralanmalı hasta hemodinamik stabilizasyonun ardından vasküler yaralanmasının anatomik lokalizasyonunun belirlenmesi için arteriyografi ve venografi ile değerlendirilmelidir. Tüm vasküler devamlılıklar primer veya otolog greft ile yeniden sağlanmalıdır. Popliteal ve femoral bölgedeki tüm venöz yaralanmalar tamir edilmelidir.

8. 
Çocuk suprakondiler humerus kırıklarında cerrahi yaklaşımın sonuca etkisi
The effect of surgical exposure on the clinic outcomes of supracondylar humerus fractures in children
Hasan Bombacı, Arel Gereli, Önder Küçükyazıcı, Mücahit Görgeç, Gökmen Deniz
PMID: 17310411  Sayfalar 49 - 54
AMAÇ
İki farklı cerrahi yaklaşım kullanılarak, açık redüksiyon ve internal fiksasyonla tedavi edilen çocukluk çağı suprakondiler humerus kırıklarının sonuçları araştırıldı.
GEREÇ VE YÖNTEM
Lateral yaklaşım uygulanan 17 çocuğun sonuçları ve triseps adelesi kesilmeden yapılan posterior yaklaşım uygulanan 10 çocuğun sonuçları Flynn’ın kriterlerine göre değerlendirildi. Bütün kırıklar Gartland’a göre tip II-III ve ekstansiyon tipi kırık idi. Hastaların on dokuzunun sol kolu, sekizinin sağ kolu kırık idi. Hastaların ortalama yaşı 8,5 (3-13 yaş), ortalama takip süresi 19,4 ay (8-50 ay) idi.
BULGULAR
Lateral yaklaşım uygulanan on yedi hastanın dördünün (%23,52), posterior yaklaşım uygulanan on hastanın ikisinin (%20) dirsek hareket açıklığında on dereceden fazla kayıp meydana geldi. Ortalama ameliyat süresi lateral yaklaşım uygulanan olgularda 53,14±18,11 dk, posterior yaklaşım kullanılan olgularda 68,54±17,67 dk idi. Flynn kriterlerine göre, lateral yaklaşım kullanılan gruptaki on yedi hastanın on üçünde (%76,47), posterior yaklaşım kullanılan gruptaki on hastanın sekizinde (%80) tatminkâr sonuç elde edildi.
SONUÇ
Çocuk suprakondiler humerus kırıklarında, lateral yaklaşım ile triseps adelesini kesmeden yapılan posterior yaklaşımın dirsek hareket açıklığını eşit oranda etkilediği kanaatine varıldı. Posterior yaklaşım ulnar sinirin Kirschner teliyle doğrudan yaralanma ihtimalini azaltmakta ancak ameliyat süresini uzatmaktadır.

9. 
Rektus kılıf hematomu olgularına yaklaşımımız
Tretament approaches to rectus sheat hematoma
Kağan Zengin, Sinan Çarkman, İlknur Kılıç, Evrim Beken, Erhun Eyüboğlu
PMID: 17310412  Sayfalar 55 - 59
AMAÇ
Rektus kılıf hematomu (RKH) akut karın ağrısının nadir görülen nedenlerinden birisidir. Sıklıkla gözden kaçar ve gereksiz cerrahi girişimlere neden olur. Bunun önlenmesi amacıyla tanı ve tedavide dikkat edilmesi gerekli noktalar incelendi.
GEREÇ VE YÖNTEM
Aralık 2000-Temmuz 2005 yılları arasında acil cerrahi polikliniğinde RKH tanısı alan beş hasta (5 kadın; ort. yaş 67,4; dağılım 53-74 yaş) retrospektif olarak incelendi. Olguların demografik özellikleri, özgeçmişleri ve yakınmaları, tanıya götüren fiziksel inceleme, laboratuvar ve görüntüleme yöntemlerindeki bulgular ve tedavi yöntemleri araştırıldı.
BULGULAR
Tüm olguların yakınması karında kitle ve karın ağrısı idi. Dört olgu antikoagülan tedavisi almaktaydı. Fiziksel incelemede palpabl ağrılı kitle bulundu. Anemi saptanan olgularda tanı, birinde yalnızca bilgisayarlı tomografi (BT), üçünde ultrasonografi (USG) ve BT yardımıyla ve bir olgudaysa akut karın düşünülerek yapılan cerrahi eksplorasyon sırasında konuldu. Tedavi olarak olguların tümünde tam kan ve dört olguda antikoagülan tedavisi kesilip, K vitamini ve taze donmuş plazma verildi. Bir olguda kanama kontrolü ameliyat sırasında yapıldı. Hastaların üçü ortalama 13,6 gün yatış süresi sonrası şifa ile taburcu edilirken, iki olgu ameliyat sonrası iki olgu beşinci ve yedinci günlerde kaybedildi.
SONUÇ
Akut karın ağrısı, göbek altı kitlesi ve anemisi olup antikoagülan kullanan ileri yaşlı hastalarda RKH’den şüphe edilmelidir. Klinik şüphe halinde USG veya BT yapılmalıdır. Erken ve doğru tanı konservatif tedavinin başarılı olmasını ve gereksiz cerrahi girişimi önler.

10. 
Travmatik süperfisyel temporal arter anevrizması: Olgu sunumu
Traumatic aneurysm of the superficial temporal artery: a case report
Gökçe Şirin, Cengiz Bolcal, Tankut Akay, Hikmet İyem, Harun Tatar
PMID: 17310413  Sayfalar 60 - 62
Süperfisyel temporal arter (STA) anevrizması nadir görülür ve genellikle travma kaynaklıdır. Bu yazıda travmaya sekonder olarak STA psödoanevrizması gelişen 23 yaşında erkek hasta ve cerrahi tedavisi sunuldu. Sol temporal bölgede yaklaşık bir ay önce düşme sonrası meydana gelen şişlik ve baş ağrısı yakınması ile kliniğimize başvuran hastanın fiziksel incelemesinde aynı bölgede 1,5 x 1,5 cm boyutlarında pulsatil kitle saptandı. Nörolojik muayenesinde bir özellik yoktu. Anjiyografide sol STA’dan kaynaklanan psödoanevrizma saptandı. Lokal anestezi altında temporal arter ligasyonu ve anevrizmektomi uygulandı. Hastanın ameliyat sonrası klinik seyri sorunsuz seyretti.

11. 
Diyaliz kateterinin neden olduğu vena kava süperior sendromu: Olgu sunumu
Superior vena cava syndrome caused by dialysis catheter
Nezihi Küçükarslan, Mehmet Yılmaz, Melih Hulusi Us, Yücesin Arslan, Adem Güler, Ahmet Turan Yılmaz
PMID: 17310414  Sayfalar 63 - 66
Kalıcı hemodiyaliz kateteri yerleştirimi sonrası vena kava süperior sendromu gelişmesi nadir bir komplikasyon olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yazıda diyaliz amacıyla subklavyen vene yerleştirilmiş kateter kaynaklı vena kava süperior sendromlu bir olgu sunuldu. Hasta kateter uygulanımı sonrası yüz ve boyunda şişme gibi tipik belirtilerle müracaat etti. Anjiyografide vena kava süperiorun trombüs nedeniyle tıkalı olduğu görüldü. Cerrahi tedavide trombektomi, otolog perikart yama ile vena kava’nın tamiri gerçekleştirildi. Ameliyattan sonra hastanın yakınmaları ve bulguları dramatik olarak geriledi. Bu olgu ışığında gerekli vakalarda diyaliz kateteri kullanımının en aza indirgenerek erken dönemde arteriyovenöz fistül açılmasının uygun olacağı kanaatindeyiz.

12. 
Akut karın tablosu ile kendini gösteren nadir bir anomali: Sağ pelvik yerleşimli üçüncü böbrek
A rare anomaly presented with symptoms of acute abdomen: a third kidney located at right iliac fossa
Erol Öztürk, İbrahim Yaman, Hanifi Bayaroğulları, İsmail Güzelmansur
PMID: 17310415  Sayfalar 67 - 69
Aksesuvar böbrek çok nadir görülen bir üriner sistem anomalisidir. Sağ alt kadranda ağrı yakınması ile kliniğimize başvuran 39 yaşındaki kadın hastanın fiziksel incelemesinde, sağ alt kadranda hassasiyet, defans, lökositoz ve idrar incelemesinde enfeksiyon bulguları saptandı. Karın ultrasonografisinde pseudokidney görüntüsü bildirildi. İleri tetkikte karın bilgisayarlı tomografisinde bu görüntünün normal yerleşimli iki böbrekten ayrı, sağ pelvik yerleşimli üçüncü bir böbreğe ait olduğu belirlendi. Akut karına benzer tabloyu oluşturan patolojinin pelvik yerleşimli üçüncü böbreğe ait enfeksiyon olduğu düşünülerek antibiyotik ve antienflamatuvar tedavisi başarıyla uygulandı. Pelvik yerleşimli üçüncü böbrek ve bu böbrekte enfeksiyon varlığı akut karına benzer bulgular verebilir. Çok nadir olmasına rağmen, pelvik aksesuvar böbrek gibi doğuştan anomaliler ayırıcı tanıda göz önüne alınmalıdır.

13. 
Diyafragmatik ateşli silah yaralanmasının geç komplikasyonu: Kolon inkarserasyonuna bağlı apendiks perforasyonu
Late complication of diaphragmatic gunshot injury: appendix perforation due to colon incarceration
Bilgi Baca, Tayfun Karahasanoğlu, Kaya Sarıbeyoğlu, Pınar Arıca, Ece Kol
PMID: 17310416  Sayfalar 70 - 73
Diyafragma yaralanmalarına ilk başvuruda tanı konulamaması sıklıkla geç komplikasyonlara neden olur. Burada ateşli silah yaralanmasına bağlı atlanmış diyafragma yaralanmasının neden olduğu fekal peritonitli 38 yaşındaki erkek hasta sunulmaktadır. Laparotomi sırasında sol plöral boşluğa fıtıklaşmış sol kolon obstrüksiyonuna ikincil diyastatik apendiks perforasyonu saptandı. Fıtık defekti genişletilerek, mide ve sol kolon karına doğru redükte edildi ve diyafragmatik fıtık polipropilen devamlı dikişlerle tamir edildi. Mide ve kolonun canlılığından emin olduktan sonra, apandektomiyi takiben çekal eksteriorizasyon uygulandı. Ameliyat sonrası dönemde herhangi bir komplikasyonla karşılaşılmadı ve hasta ameliyat sonrası 10. günde taburcu edildi. Torako-abdominal travmalarda diyafragmanın tümüyle gözden geçirilmesi gereklidir. Yaşamı tehdit edici komplikasyonları önlemek amacıyla tüm diyafragma yaralanmaları onarılmalıdır.

14. 
Mezenterik kist rüptürü: Travma sonrası görülen nadir bir olgu
Ruptured mesenteric cyst: a rare presentation after trauma
Baki Ekçi, Fadıl Ayan, Bengi Gürses
PMID: 17310417  Sayfalar 74 - 77
Mezenterik kistler nadir karşılaşılan karın içi iyi huylu lezyonlardır. Sıklıkla cinsiyet gözetmeksizin ileum mezenterinde bulunurlar. Mezenterik kistler asemptomatik olabilir ve rutin radyolojik tetkikler sırasında saptanabilirler. Kronik karın ağrısı, akut cerrahi karın bulgularıyla da karşımıza çıkabilirler. Ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi, manyetik görüntüleme yöntemleri tanıda yararlıdır. Nadiren travma sonrası rüptürle karşımıza çıkabilirler. Bu yazıda künt batın travması sonrası acil laparotomi sırasında tanı konulmuş ileum mezenteri yerleşimli mezenterik kist rüptürü olgusu sunuldu.

15. 
MR ajanları akut pankreatite neden olabir mi?
Do MRI agents cause or worsen acute pancreatitis?
Cengiz Erenoğlu, Ahmet Haldun Uluutku, Cihan Top, Mehmet Levhi Akın, Tuncay Çelenk
PMID: 17310418  Sayfalar 78 - 79
Akut pankreatit tanı, tedavi ve takip açısından cerrahinin hala baş etmekte zorlandığı önemli konularından birisidir. Akut pankreatitli hastaların bilgisayarlı tomografi (BT) ile değerlendirilmesi, hastalığın morbidite ve mortalitesini etkileyen en önemli faktörlerden birisi olan pankreatik nekrozu görüntülemedeki başarısı nedeniyle popülarite kazanmıştır. Son çalışmalar BT için kullanılan ajanların pankreas enflamasyonu ve nekrozuna katkıda bulunabileceğine işaret etmektedir. Ayrıca manyetik rezonans görüntüleme için verilen gadoliniumun ise pankreası görüntülemede kontrast BT ajanlarından daha güvenli olduğu ifade edilmektedir. Bu yazıda gadolinium tarafından tetiklenmiş ve/veya şiddetlenmiş bir akut pankreatit olgusu irdelendi.